Sıkmabaş/türban Ne Anlama Gelir?

Her ideolojinin kendine özgü sloganları vardır. Slogan somutun soyutlamasıdır. Tek cümlelik ifadeyle kitleye önemli bir mesaj iletilir. Mevcudu iyi soyutlayan ve kitleler üzerinde olumlu etki bırakan sloganlar görevini yerine getirenlerdir. Her ideolojinin nasıl kendine özgü sloganları varsa, sembolleri de vardır. Hatta bu ideoloji öyle bir şeydir ki insanı giyiminden imajına kadar etkiler. İdeolojiler insanlar arasındaki ilişkileri konu edikleri gibi neredeyse parfüm veya kokulara varıncaya kadar belirleyen olurlar.

Sembol, bir yandan kendisini ifade ederken diğer yandan da çevresine ideoloji taşır. Sarık, cüppe giyen bir erkeğin kafasının içinde ne olduğunu tahmin etmek hiçte zor değildir.  Sadece üst dudak üstünde ve sürekli tıraşlı bıyık bırakanın hangi ideoloji mensubu olduğunu biliriz.

Sıkmabaş/türban da bir ideolojinin sembolüdür. Bilerek siyasi mücadelenin aracı haline getirilmiştir. Sıkmabaş/türban bayraklaştırarak, adeta koç başı gibi kullanılmış, girdiği her yer İslami anlayışa göre yapılanmanın başlangıcı olmuştur.

İslamcıların ısrarla örtü dedikleri şeklin esas mucidi Tayyip ile Emine’nin ara bulucusu olan İslamcı yazar Şule Yüksel Şenler’dir. Sıkmabaş bağlama şekline 1970’li yıllarda “Şulebaş” bile denilmiştir.  

Sıkmabaş/türban, örtü veya eşarp ile kendisini ayırır. Eski Türk filmlerinde genellikle esas kızın başını bağladığı "eşarp", annenin başına bağladığı ise örtüdür. Türban, kadınların özellikle ev içinde başlarına bağladıkları kenarları oya işlemeli ince beyaz kumaştır. Ev içinde bu şekilde bağlama kadınlara rahat hareket etme imkanı vermektedir. Örtü omuzlardan aşağıya göğüs kısmına kadar inen olmasından, eşarbın da hem kumaş olarak hem de bağlama şekli olarak serbestçe hareket etmeye fazla izin vermemesinden ev içi tercih edilen olmamaktadır. Kulakları açıkta bırakan ama saçları toplayarak sıkı bağlanan türban işlevseldir, rahat hareket etmeyi sağlamaktadır. Aynı zamanda kadınların yemek veya benzeri iş yaparken saclarının dökülmesini engellemektedir.

İslamcı yazar Şule  Yüksel Şenler'in türban ve örtü bileşimi/karışımı ürettiği bağlama şekli ideolojik sembol durumuna getirildi. Bu bağlama şekli ile görünen kadın, hayatı İslam ideolojisine göre örgütlemek isteyen bir anlamda "militan" izlenim bırakan oluyor. Sıkma baş/türban bağlama tarzı ile eşarp veya örtü bağlamış kadınlar arasında hayata bakış ve insanlara yaklaşımda farklar görülüyor. Sıkma baş/türban bağlayan kadınlar genellikle dini bir tarikatın veya cemaatin üyesi, aynı zamanda aktif üyesi olurken, örtü veya eşarp bağlamış olan kadınlar sadece kendinden sorumlu inanç davranışlarının içinde oluyorlar. Sıkma baş/türban bağlayanlar İslam ideolojisini bir dünya görüşü olarak kabul edip toplumu tepeden tırnağa İslam'ın emrettiği kurallara uygun örgütlenmeyi amaç edinmişler oluyorlar. Örtü veya eşarp bağlamış olan kadınların İslam'ı bir dünya görüşü veya ideoloji olarak benimsemiyorlar. Onlar ibadeti Tanrıya ulaşmanın bir yolu olarak görüyorlar. Onun için toplumu tepeden tırnağa İslam kurallarına göre örgütlenme mücadelesinin içinde olmuyorlar. Ancak sıkma baş/türbanlı kadınların çalışmaları ve İslamcı iktidarın sürekli propaganda faaliyetleri örtü veya eşarp kullanan kadınları da hızla politikleştiriyor.

İdeolojik sembol olan sıkma baş/türban o ideolojinin kadını özgürleştirme özelliği olmadığından özgürlük olarak değerlendirilemez. Başın bağlanması semboldür ama aynı zamanda o ideolojinin kadını nasıl gördüğünün kabulüdür. Sıkmabaş/türbanın mucidi Şule Yüksel Şenler "erkekler karılarını dövebilir" telkininde bulurken "eziyet gören kadının sabrettiği takdirde Allah katında büyük derecelere ulaşacağı" fetvasını vermeyi de ihmal etmemiştir.

Şüphesiz insanlar başlarını baskı ile bağlamıyorlar, bazı istisnalar hariç, gönüllü olarak tercihlerinin sonucunda başlarını bağlıyorlar. Tercihlerinin de nasıl bir süreç sonucunda oluşturulduğu başlı başına tartışma konusudur. Çok kısa olarak söyleyecek olursam; bebek dünyaya kayıt edilmeye hazır boş kaset gibi gelir. Onun kişilik kazanması dünyaya gelişi ile başlar. Gerek ebeveynlerinin, gerekse de devletin okulu ve diğer eğitsel araçlar çocuğun kişiliğinin oluşmasını sağlar. Bu eğitim sürecinde ne verilirse kişiliği ona göre şekillenir. Gerek kılık kıyafeti, gerekse sembolleri seçmesi aldığı eğitiminin sonucunda oluşmuş olan kendi düşüncesine göre olur. Tercih denilen şey böyle oluşur. Ancak her tercih özgürlük anlamına gelmez. O tercihler değişik açılardan değerlendirilir.

İnsanın doğaya olan bağımlılığını azaltan her gelişme özgürleşmeye katkıdır. Ayrıca insanlar arasında eşitlik sağlayıcı gelişmeler özgürleşme olarak değerlendirilir. Biraz daha daraltırsak; erkeği üstün, kadını ikinci olarak gören her anlayışın kadına kabul ettirdiği yaşam biçimi ve kılık kıyafeti kadının özgürleşmesine değil, tersine erkeğe daha da bağımlı olmasına hizmet eder. İslam ideolojisinin militanı olan Tayyip açıkça "erkek ile kadının eşit olamayacağını" tüm dünyaya açıklamıştır. Böylece aynı zamanda sevginin yerine bağımlılık ve hükmetme ilişkisini koymuştur. Özgürlük ve sevgi ancak eşitler arasında oluşur. Birini, erkeği üstün gören anlayış kadına hükmetmeyi, onu hem fizik olarak hem de süreci etkileyen konularda yetersiz olarak görür. Erkek üstündür. Aşağı ve ikinci olan kadın erkeğe muhtaçtır. Muhtaçlık kadının erkeğe bağımlılığını getirir. Sıkma baş/türban bu bağımlılığın sembolüdür. Efendim size ne, bu kadının tercihidir, kadın bağımlı ilişki içerisinde rahatsız olmuyorsa kimse karışamaz, itirazı, gerçeği açıklama önünde engel oluşturma gayretidir. Şüphesiz kanunlarla, baskı ve terörle müdahale doğru değildir, çözüm olarak da görülemez. Çözüm eğitim, ekonomi, siyasi ve sosyal olarak çok boyutludur. İnsanların tercihlerini değerlendirmek ve ne anlama geldiğini söylemek bir başkasının da hakkıdır ki bu düşünce özgürlüğüdür. Ayrıca, bu ideolojik semboller herkes tarafından benimsenmesi, kabul görmesi için özel olarak faaliyet gösteriliyorsa bunun ne anlama geldiğini açıkça ifade etmek bir insanlık görevidir.

Sıkma baş/türban sadece kadının özgürlüğün önünde bir engel olarak görülmemelidir. Bu aynı zamanda diktatörlük ideolojisine hizmet eden bir anlayıştır. İslam ideolojisinin sıkma baş/türban sembolünü kabul etmiş ve herkesi teşvik eden kadın diktatörlük ideolojisinin taşıyıcısı ve yayıcısıdır. Ayrıca sıkmabaş/türban takan bir kadının oluşturduğu aile İslami ideolojinin üretildiği, diğer aile bireylerine kabul ettirildiği kurumdur. Böyle bir aile meşru olmayan diktatörlüğün meşru olmasına hizmet etmektedir.

Sıkmabaş/türbanın her yerde serbest olması için mücadele edenler iki yüzlüdür. "Biz insanların istediği kıyafetle her yerde bulunacaklarını savunuyoruz" yalanını söylerler. Onlar kendi İslam ideolojisine uygun olan kılık-kıyafeti her alanda giyim tarzı yapmak için sonuna kadar mücadele etmektedirler. Sıkmabaş/türbanın her yerde serbestçe boy göstermesini isterlerken, diğer yandan diz üstü etek, kolsuz elbise, kısa pantolon giyilmesini yasaklamaktadırlar. Hatta kadın basketbol ve voleybolcuların mayo tarzı kısa şortla müsabakalara çıkmasından müthiş rahatsız olmaktalar ve nasıl engel olunur diyerek kafa yormaktadırlar.  

Her kim, hangi siyasi hareket sıkmabaş/türban ve özgürlük sözcüklerini birlikte kullanarak "türbana özgürlük" diyorsa bilin ki o diktatörlüğe hizmet etmektedir.        





Comments