Dimyat'a pirince giderken evdeki
bulgurdan olmak
Muzaffer BEKEN
Yeni
Osmanlıcılık aşama aşama uygulanıyor. Davutoğlu'nun içerisinin düzlenmesiyle
dışarıda pergelin ayağının sağlıklı çalışacağı beklentisi gerçekleşme
görünümleri veriyor. İslam Türk devleti, Kürt burjuva hareketiyle anlaşıyor.
Bütün burjuvalar memnun, neredeyse zil takıp oynayacaklar. Kürt gerillalarının Türkiye
sınırları dışına çekilmesiyle birlikte Irak'taki iç çatışmalarının hızlanması
zamandaş oluyor. TÜSİAD üyesi Cizreli Kürt burjuvasının Irak, Suriye
Kürtleriyle birlikte Türkiye konfederasyonu kurulması açıklamasına doğru yol
alınıyor. Emperyalistler ile İslam Türk devletinin ve Irak, Suriye Kürtleriyle,
Türkiye Kürt burjuva hareketinin aynı safta buluştukları görülüyor. CIA ajanı
Henri Barkey'in Kürt gerillasının çekilme kararını "Türkiye'yi birleştiren ama Irak'ı isteyerek veya istemeyerek olsa
da bölen bir hamle" (Yeni Çağ, 27. 04. 2013) şeklindeki açıklaması bu
gelişmeyi doğruluyor.Irak merkezi hükümetine rağmen Kürtlerle Türk devletinin
yaptığı enerji antlaşmalarını da bu çerçevede düşünmemiz gerekiyor. Önümüzdeki
süreçte Irak ve Suriye'de çatışmaların daha da yoğunlaşacağı anlaşılıyor.
Yeni bir
cephenin oluştuğu görülüyor. Burjuva ideologların diliyle söyleyecek olursak
aktörler şöyle sıralanıyor: emperyalizm (özellikle Birleşik Devletler)+ İslam
Türk devleti+ Kürt burjuva hareketi+ Irak otonom Kürt yönetimi+ Suriye Kürt
hareketi PYD+ Özgür Suriye Ordusu Bu ittifakın en hararetli destekçisi
beklenildiği gibi İsrail oluyor. Zaten İsrail'in Birleşik Devletlerin baskısı
ile özür dileme politikası bu süreci hızlandırıyor. Türkiye'deki iç
destekçileri de unutmamak gerekiyor.
İşçi sınıfı
mücadelesinin gündemine birinci sorun olarak Kürt sorununu koyan
"Marksist" parti ve guruplar.. 10 yıllardır kitleselleşemeyen,
marjinal denilecek düzeyde olan ve kendi gücüne güvenemeyen bu
"Marksist" yapılar kuyrukçulukla kendilerini var etmeye
çalışıyor. Sadeleştirirsek; emperyalizm,
Sünni İslam ve Kürtler bir safta yer alıyor. Bu ittifakın çelişkisiz bir
ittifak olmadığını aslında birbirlerinin kuyusunu ilk fırsatta kazacak
olduklarını sanırım ittifak bileşenleri de biliyor.
İslam
medeniyetinin dünyaya hakim olmasıyla bireyin güvenlik ve özgürlük içinde
olacağını, böylece tarihin sonu geleceğine inanan yeni Osmanlıcılık kendi
amacına ulaşmada güç yetersizliğinden ittifakta yer alıyor. Emperyalistler
enerji ve ticari geçiş yollarını kontrolleri altında tutabilmek için diğer
bileşenlere ihtiyaç duyuyor. Kürt burjuva hareketi bağımsız Kürdistan'ı şimdiki
güçler dengesi ve dağılımı ile kurmak mümkün olmadığının bilincinden hareketle
hedefine ulaşabilmek için böyle bir ittifakta yer almayı uygun görüyor. Tüm
burjuva politikacıları gibi S. Demirtaş'ta
söylememiş miydi "siyaset çıkar
işidir" diye... Karşı cephe ise Suriye, İran, Irak Maliki hükümeti ve
Lübnan Hizbullah'ından oluşuyor. Bu cephenin arkasında ise yeni emperyalist
güçler Rusya ve Çin bulunuyor.
İslam Türk
Diktatörlüğünün hararetli savunucusu olduğu ittifakın Sünni İslam ittifakı
olduğunu anlamak için kain olmak gerekmiyor. A. Öcalan'ın Nevroz mesajında bu
vurgunun olduğu görülüyor. Bir çok dini azınlıkların özellikle vurgulandığı o
mesajda aleviler yok sayılıyor. Ayrıca peygambere ve ayetlere yapılan
göndermeler Sünni İslam ittifakının başka bir kanıtı oluyor.
Şimdi biraz
geriye giderek yazmak gerekiyor. 2013 Nevrozundan sonra iki önemli gelişme
dikkat çekiyor. Suriye'de PYD ile Özgür Suriye Ordusu arasında antlaşma
imzalanıyor. Antlaşmanın bir maddesi Esat güçlerinin elinde olan bölgelerin
"kurtarılması" için birlikte mücadeleyi içeriyor. Bu tarihten sonra
PYD ile ÖSO'nun özellikle Halep'te Esat ordusuna karşı birlikte savaştıkları
haberleri gazetelerde yer alıyor. Aynı zamanda Kürt burjuva hareketinin yayın
organı olan Özgür Gündem gazetesinin Suriye ile ilgili haberlerde değişiklik
görülüyor. Önce Esat ordu güçlerinin saldırı haberleri yer alıyor. Sonra, evet
21 Ağustos 2013 Doğu Guto bölgesinden önce, 19 Mart 2013 de Han El Esel"de
kimyasal kullanılıyor ve bir çok insan ölüyor. Artık bugün gelinen noktada
bu kimyasalı muhalif denilen çetecilerin
kullandığı anlaşılıyor. Anca 19 Mart 2013 hemen sonrası Özgür Gündem gazetesi "BAAS
kimyasal kullandığı" başlıkları ile emperyalist açıklamalar haber
yapılıyor. Irak'ta yalan üzerine oturtulan Saddam'ın kitle imha silahları kara
propagandasının Suriye işgali içinde hileli şekilde yapıldığı bilindiği halde
Özgür Gündem gazetesi de bu propaganda kervanına katılıyor. Bu tür propaganda
içerikli haberleri Özgür Gündem gazetesi sayfalarında okumak hem çok üzücü, hem
de çok düşündürücü oluyor.
Irak'taki
çatışmalar hızla iç savaşa doğru gidiyor. CIA ajanın açıklaması da bölünmeyi
işaret ediyor. Bunun anlamı şu oluyor: Bugüne kadar Birleşik Devletler
emperyalizmi Irak'ın bölünmesine karşı çıkıyordu, demek ki durum değişti veya
değişmeye başladı. Bölünmeye karşı duruşunun nedeni emperyalizmin istediği
bölgesel ittifak oluşmamış olmasından dolayı Irak'ın bölünmesinden İran'ın
kazançlı çıkma olasılığın yüksekliğiydi. Çünkü Irak'ın bölünmesi demek
güneyinin İran'ın mutlak hakimiyetine girmesi anlamına geliyordu. Böylece İran
toprak, nüfus ve ekonomik olarak büyüyüp güçleniyordu. Şimdi görülen bu
tehlikenin büyük ölçüde ortadan kalktığıdır.
Nedenleri?
Birincisi ve
en önemlisi emperyalistlerin istemiş olduğu ittifak gerçekleşti.
1- Arap baharı
diye bilinen Arapların kalkışması emperyalist güçler ile anlaşan Müslüman
Kardeşler örgütünce önce kontrol altına alındı. Ancak uyguladığı politikalardan
rahatsız olundu. İlk başkaldırıda isyana sonradan katılıp ta devrimi boğan
Müslüman Kardeşler yönetimine karşı halk yeniden sokaklara döküldü ve isyan
ederek meydanları doldurdu. Emperyalistler kendileriyle anlaşan ama Sünni
enternasyonalin içinde yer alarak ki bu uluslararası oluşuma AKP dahildir ve
başı çekmektedir, evet yer alarak, emperyalist politikalara engel oluşturucu
tavır alışlar görülmeye başlandı. Emperyalistler hem Mısır halkının
başkaldırısını pasifize etmek hem de güven vermeyen ve sorun oluşturacak olan
Müslüman Kardeşler hükümetinden kurtulmak için Mısır ordusunu harekete geçirdi.
Mursi tutuklandı İhvan iktidardan kovuldu. Ordu darbeyle yönetime el koydu.
2- Kürt
burjuva hareketi ile anlaşma sağlandı. Bu antlaşma çok bilinmeyenli denklem
gibi görünmesine rağmen bilinen ama çok çapraşık olduğundan kafa karıştıran
oluyor. Genel anlamda Kürt burjuva hareketinin emperyalizmle bir sorunu yok.
Dikkat edilirse gerek ülkemizdeki gerekse diğer ülkelerdeki Kürt hareketinin
emperyalizme karşı hiç tavır almadığını hatta onun işini kolaylaştırıcı olduğu
görülüyor. Kürt hareketi Irak savaşından elde ettiği kazanımları emperyalistlerin
Suriye ve Ortadoğu savaşından da elde edeceğini biliyor.
Ancak özellikle İslam Türk diktatörlüğü ile
PKK antlaşması, Irak Kürt Otonom yönetimiyle oldukça derin ilişkiler içinde
olunmasına rağmen Suriye deki PYD"nin özerklik ilanı ciddi sorun
oluşturuyor. Her ne kadar Barzani yönetimi ile Suriye"deki Kürt hareketi
kontrol altına alınmaya çalışılsa da sorun olmaya devam ediyor. Kürt
hareketinin emperyalizmle bir sorunu yok ama İslam Türk Diktatörlüğü ile her
zaman çatışmalı ortama girilme riski görülüyor.
3- Suriye iç
savaş ile, buna iç savaş demenin aslında yanıltıcı olduğunu düşünmüyor değilim.
Çünkü Baas yönetiminin savaşı Suriye halkından çok dışarıdan Suriye topraklarına
taşınan paralı çetelerin savaşı. İki
şeyin iç savaş olmadığını, işgal savaşı olduğunu gösteriyor. İlki Birleşmiş
Milletlerin açıklamış olduğu 7 milyon Suriyeli mülteci. Suriye"de 7 milyon
insan yaşadığı yerleri terk ederek kendince daha güvenli bölgelere yerleşiyor.
Bu 7 milyonun sadece 2 milyonu Suriye dışına Türkiye, Ürdün, Lübnan ve
Irak"a göçüyor. Diğer, çok büyük bölümü 5 milyon Suriye"de yer
değiştiriyor, özellikle Şam"a göçüyor. İkincisi CIA"nın yaptırdığı
ankette Suriyelilerin yüzde 65"i, Esat"ı desteklediği çıkıyor. Demek
ki Suriye halkı Baas Yönetimine isyan etmiyor. İsyan edenler, silaha baş
vuranlar, acımasızca katliamlar yapanlar dışarıdan getirilen paralı çeteler
oluyor. Bu çetelerin en büyük ve en hararetli destekçisi İslam Türk
Diktatörlüğü görülüyor. Bu kirli ve acımasız savaş ile Suriye"nin Ortadoğu"da direnç oluşturması
kırılıyor.
4- Sünni İslam
ile ittifak oluşturuldu. Ancak bu ittifak da kendi içinde çok sorunlu. Esat
yönetimine karşı oluşmuş olan cepheyi Mısır da görmek mümkün olmuyor. Suudi
krallığının başını çektiği İslam ittifakları ile Erdoğan/Davutoğlu"nun
başını çektiği Sünni ittifak farklı kulvarlarda yol alıyor. Suudi Krallığı
statükonun devamından yana gibi görünürken, Erdoğan/Davutoğlu kliği mevcut
durumun kendi öncülüğünde yeniden şekillenmesini istiyorlar. Burada da Birleşik
Devletler, İngiltere gibi emperyalistlerin, Kürt hareketi ile İslam Türk
Diktatörlüğünün çıkar birliği içinde olduğu görülüyor. Erdoğan/Davutoğlu kliği
Yeni Osmanlıcılıktan hareketle, Kürt hareketi Ortadoğu konfederasyonu hedefiyle
ortaklık oluşturuyor. Suudi Kralı"nın başını çektiği ve Erdoğan/Davutoğlu
tarafından temsil edilen Sünni cephenin dışında bir de Taliban çizgisi
bulunuyor. Taliban kendi amaçlarına hizmet edecek olan her iki kesimle de
ittifak içinde olabiliyor.
5- İsrail -
Türkiye arasında sorun giderildi.
Böylece Ortadoğu
savaşı için emperyalist cephe tahkim edilmiş oldu.
Dünya
kapitalist sistemin bunalımı yıllardır giderilemedi. "Barışçıl" hiç
bir önlem bunalıma son veremedi. Yıkma ve yeniden kurmak bir çözüm gibi
duruyor. Gelişmeler yıkım politikasının işaretleri oluyor. Dünya savaşı
olasılığı hemen hemen yok gibi ama bölgesel savaş kapıdaki en büyük tehlike
olarak duruyor. Bu bölgede Ortadoğu oluyor.
Ortadoğu'daki
sorunların çözümü kangren haline geldi. Çatışmasız ve huzursuz ülke yok gibi.
Ortadoğu haritası yeniden çizilmeli. Kürt ve Filistin sorunu yeni çizilecek
sınırlar ile ülke topraklarına kavuşturulmalı ve devlet olmaları sağlanmalı. Kendi
pazarlarını küresel ekonomiye eklemekte direnerek uluslararası sermayenin
önünde engel olan Suriye, İran ve Lübnan sorunu bir şekilde aşılmalı. Enerji
kaynakları paylaşımı uzun süre sorun olmayacak şekilde paylaşılmalı. Bütün
bunların olması için Ortadoğu savaşı gerekiyor.
Bu savaş İslam
Türk devletinin istediği gibi yani Osmanlı İmparatorluk sınırlarındaki
coğrafyaya hakim olmak hayalinin gerçekleşmesiyle sonuçlanmayacaktır. Keza aynı
anlama gelen Kürt burjuva hareketinin Demokratik Ortadoğu projesini unutmamak
gerekiyor. Bu anlayış "ulus" devletleri yıkıp yerine 4 ulus temelli
Ortadoğu Konfederasyonunu kuruyor. Motor güç olarak Kürtleri belirliyor. (Özgür
Gündem gazetesi 29 - 30 Nisan 2013) Bu da yeni Osmanlıcılığın reformize edilmiş
Kürt merkezli şekli oluyor.
Yeni Osmanlıcılık
veya Konfederasyon hayalden öteye geçmiyor ama emperyalistlerin Ortadoğu'yu
yeniden şekillendirme politikası adım adım işliyor. Bu şekillendirmenin içinde
emperyalizme bağımlı Kürdistan kurulması yer alıyor. Şimdinin işaretleri bize
bunu gösteriyor. Böyle bir gelişme Türk - Kürt Konfederasyonu kurma hayalleri
olan Türk devletinin sınırlarını daraltıyor. Erdoğan'ın iki de birde 779 bin
452 kilometrekare diye nutuk attı Türkiye toprakları belki de 500 bin kilometrekareye
inme olasılığı taşıyor. Dimyat'a giderken evdeki bulgurdan olma sözü
karşılığını bulma olasılığı yüksek görülüyor.
Safların
giderek belirginleştiği Ortadoğu savaşının Kürt, Arap, Türk, Fars ve diğer
emekçilerinin savaşı değil, emperyalistlerin Ortadoğu'yu paylaşım savaşı
olduğunu hiç ama hiç unutmamak gerekiyor. 05. Eylül 2013
Comments
Post a Comment