Size yalan söylüyorlar

Sürekli yalan söylüyorlar, hem de bile bile insanın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Koskocaman utanmaz adamlar.

Burjuva politikacıların yalan söylediği yetmiyormuş gibi, AKP destekçisi sinemacılarda yalan söylüyor. Yaptıkları açıklamalarda, konuşmalarda bilgisizlik ve yalancılık erdemin yerini alıyor. Bir sinemacı, adı Kutluğ Ataman olan "NATO'daki tek Sovyet ülkesi (Türkiye) diyen ilk benim...devletçiliğiyle tam bir Sovyet cumhuriyetiydik. Bundan yeni yeni kurtuluyoruz" diye biliyor. Şimdi bu kadar bilgisiz olan film yönetmeninden nasıl bir film beklenir? Adamın hakkını yememek gerekiyor. Karşı devrim cephesinin has adamı olduğunu kanıtlarcasına "Türkiye'de sol dediğin şeyler aslında sağdı" diyerek, gündeme hiç etki yapamayan sola salvolar sallamayı ihmal etmiyor.     

Bütün burjuva politikacıları yalancıdır. Gerçekten öcü görmüş gibi korkarlar. Birinci vazifeleri gerçeği saptırmaktır. İkinci vazifeleri gerçek saptırılamıyorsa içini boşaltıp şekline sahip çıkmaktır. Üçüncü vazifeleri ki bunu fevkalade mükemmel icra ederler, yalan söylemektir, hem de halkımızın deyişiyle kuyruklu yalan söylemek. Taksim direnişi sürecinde camiinin imamı bile içki içilmedi açıklamasını yapmış olmasına rağmen her fırsatta "camide içki içildi" diyerek direnişçilere karşı Müslüman ahaliyi kışkırtmaya devam ettiler. Aslında bu kışkırtma nefret sucuna girmiş olmasına rağmen satılık kalemlerden, yalaka medyadan hiç ses çıkmadı. Üstelik bu nefret söylemini zaman zaman kullanan Başbakan geçtiğimiz günlerde "demokrasi paketi" adı altında yaptığı açıklamada nefret suçlarının cezalandırmasını getiriyoruz  diye açıklama yaptı.

Öfkeyi değil, aslında yalanı hitabet sanatı olarak kullanıyorlar. Nasıl olsa her yol mubah, nasıl olsa yalandan kimse ölmüyor, ama insanlık ölüyor, ölüyor da bunu anlayacak olan ancak insanları eşit ve özgür yaşamayı hedeflemiş kişilik sahipleridir, burjuva politikacıları asla değildir.

Başbakan buyurdu "Devlet vatandaşın inancına ve yaşam tarzına dayatma yapamaz, çocukluktan itibaren format atamaz" (Gazeteler, 09.10. 2013) Bu cümlede doğru olan hiç bir şey yok. Tayyip'in söylediğinin tam tersine devlet Tayyip'in deyişiyle "dindar gençlik" yetiştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Kadınların en az üç çocuk doğurması için her türlü propagandayı, teşviki yaparken, kürtajı neredeyse yasaklıyor. Küçük çocukları zorunlu din eğitimine alıyor. Ne ebeveynlerine ne de çocuklara seçme hakkı bırakmıyor. Öğrenci yurtlarında kızlar ile erkekler bir araya gelmesin diye kütüphane, kantin gibi ortak mekanları haremlik-selamlık olarak ayırıyor. Geçtiğimiz yaz 3 milyon çocuk ve genci Diyanetin yaz kamplarına alarak dini, hem de sadece bir mezhebin eğitiminden geçiriyor. AKP iktidara geldiği yıl imam hatiplerde okuyan 71 bin olan öğrenci sayısı günümüzde neredeyse 300 bine çıkıyor. Şehirlerin en güzel yerlerindeki okulları İmam Hatiplere çeviriyorlar. Başbakan Tayyip "İmam Hatipleri bu ülkenin göz bebeği yapacağız" diyerek, öğrencilere hem format atıyor, hem de diğer okulları ikinci sınıf konuma düşürüyor.

AKP iktidara geldiği yıl ilahiyat fakültelerinin sayısı 22 idi bugün bu sayı 90 ulaşmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil eden Başbakan yardımcısı bakan Bozdağ "Gençlerimizin ilahiyat fakültelerine girmesini teşvik ediyoruz. İlahiyat okuyanların istihdam sorunu yok. Çok ciddi iş imkanları var." diyerek, lise mezunu gençlerin ilahiyat fakültesine giderek dindar genç olabilmesi için iş garantisini kullanıyor.

3 yaşında 4 yaşında çocukları devletin açık desteğiyle Kur'an kurslarına dolduruyorlar. Çocukların bu kurslara daha çok katılması için akıl almaz promosyonlar yapıyorlar.

Diktatörlük, gençlere çocuklara format atmak için elinden gelen her şeyi hem de fazlasıyla yapıyor. Okulların eğitim müfredatı baştan sona kişiliksiz, soru sormayan, itaat eden bireyler yetiştirmek için uygulanıyor. Sonrada çıkıyor, utanmadan sıkılmadan "devlet çocuklara format atmaz" diyor.


Oruç ayında devletin bütün kantinleri, yemekhanelerin neredeyse hepsi tadilat nedeni ile kapatılıyor. Kamu ait yerlerde alkollü içecek satış ve servisi yasaklanıyor, bireye seçme hakkı tanınmıyor. Devlet dairelerinde türban serbest bırakılıyor ama kadınların diz üstü etek ve kolsuz bluz giymeleri yasaklanıyor. Artık öyle fütursuz oluyorlar ki özel televizyon kanalın göğüs dekoltesine bile bakan dil uzata biliyor, neredeyse kadını itibarsızlaştırıyor. Ardından kadınların nasıl giyineceğine ilişkin AKP kadın kolları başkanı Güldal Akşit  “Toplumda rahatsızlık yaratan, kamuya ve topluma saygısızlık olarak görülecek davranışlar ve kıyafetler olabilir” açıklama yaparak kadınlara format atıyor. "Saygısız" kıyafetin ne olduğunu da -ne demekse bu- kimin hangi ideolojiye dayanarak belirleyeceğini tahmin etmek zor olmuyor.

Comments