Diyarbakır Neler Oluyor?
Cahillik zor,
gerçekten çok zor. Burada sözünü ettiğim "cahillik" halkın kullandığı
anlamda değil, burada sözünü ettiğim "cahillik" politik körlük, daha
doğrusu politik cahillik. Tayyip'in Barzani ile birlikte Diyarbakır çıkartmasını
medya magazin boyutu ve barış süreci vurgusuyla yayınlar yapıyorlar. Muhalefet
ise seçim yatırımı diyor. MHP ideolojisi gereği yağıp, gürlüyor.
Ortada bir
görüntü var. Erdoğan ve Barzani kimilerine göre Kürdistan'ın başkenti
Diyarbakır'da halka hitap ediyor. Sadece bu görünenin üzerinde ahkâm kesmek kadar
basit bir şey olamaz. Gösterileni zaten herkes görüyor, önemli olan bu
gösterilenin ne olduğunu, nedenlerini ve ne amaçlandığını açığa çıkarmak
gerekmektedir.
Değerlendirmeleri özetlersek:
- Tam bir şov
- Seçim
yatırımı
- Öcalan ve
BDP'yi dıştalama
- Barış
sürecinin devam ettiğine vurgu
Kürtlerin,
Diyarbakır çıkartmasına Türk solcularından daha temkinli yaklaştıkları
görülüyor. Kürt hareketinin peşine takılmış Türk solcu yazarlar kraldan fazla
kralcı tavır içindeler. Gelişmeleri anlamaktan çok "kandırıyor, yapamaz,
seçim yatırımı, şov yapıyor" gibi ifadeler ile Tayyip'e ver yansı
ediyorlar.
Kürtler bu
ziyaret sebebi ile üçe ayrılmış durumdalar. Önce şunu belirtmekte yarar var. Kürt
burjuva hareketi sadece PKK'den ibaret değil. Bu yanlış algıdan kurtulmak
gerekiyor (yazının sonundaki tablo kimin ne kadar oy aldığını göstermektedir.)
Kitlesel temsil açısından baktığımızda öncelikle iki başlık altında toplamak
mümkün. Dini referans temelinde bir araya gelenler ile sol söylem ile bir araya
gelenler şeklinde ayrıştırabiliriz. İslam'ı bayrak edinmiş olanlarda kendi
içlerinde ayrılıyor. Kürt olmanın bilincinde olup haklarına AKP ile ulaşacağına
inananlar ve eski kontr örgütü Hizbullah'ın Hür Dava Partisi (Hür-pa) ismi
altında toplanmış olanlar.
Kürt
Hizbullah'ın jitem tarafından PKK'ye karşı örgütlendiği biliniyor. Sonradan
devlet kontrolünden çıkarak kendi başına buyruk olmasıyla çok geniş çaplı
operasyon ile çökertilmişti. Ancak AKP iktidarı yasalarda yaptığı oynama ile
Hizbullah liderlerinin cezaevinden salıverilmesini sağladı. Bu bilinçli
yanlışlık sonradan düzeltilmeye kalkışıldı ama Hizbullahçılar sırra kadem
basmıştı. Ekim ayının 25'inde Hür-pa genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Tayyip
ile AKP Genel Merkez'inde görüştü. Basına yansıyan Hür-pa'nın çalışmalarının
PKK tarafından engellendiği ve önlem alınması isteğiydi. Ancak bu görüşmeden
kısa bir süre sonra Hür-pa'lı olduğu açıklanan saldırganın bir düğünü taraması
sonucunda Kürt'ü öldürülmesi başka çağrışımlara neden oldu. Ayrıca Barzani,
ziyaret etme isteğini Erdoğan'a yaklaşık 2 ay önce iletmişti ve haber bekliyordu.
Bu görüşmenin bir yerinde Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretine Hür-pa'nın kitlesel
katılım sağlaması da gündeme geldiği rivayettir.
AKP ile Hür-pa
Kürt sorununun çözümünde İslam referansında birleşmektedir. AKP Türklük vurgusu
yaparken Hür-pa Kürtlük vurgusu yapmaktadır. Ama her ikisi de Sünni İslam
çizgisinde buluşmaktadır. Buluşmaya Fethullahçıları dahil etmek unutulmamalıdır.
Kürtlerin önemli bir bölümü İslam çizgisinde toplanmaktadır. Bu gelişmelerden
oldukça rahatsız görünen PKK zaman zaman gerek Hür-pa gerekse Fethullahçıları
hedef alan eylemler yapmaktadır. Özellikle KCK tutuklamalarıyla birlikte
Fethullahcılar okul, dershane ve yurtlar aracılığıyla çalışmalarını
hızlandırınca PKK de onları hedefleyen eylemlere başlamıştır.
Kürtlerin
önemli bir bölümü Tayyip-Barzani ziyaretinden memnun görülüyor. Memnun
olmayanlar sol söylemli olanlar ki onlarda kendi içlerinde ayrışıyor. Kürt
sorununu Tayyip'in çözeceğine olan inancını daha önce belirtmiş olan Leyla Zana
bu ziyareti olumlu değerlendiriyor. Ahmet Türk "Kürdistan'ın başkenti olan Amed'e
Barzani'nin gelmesini ve görüşmeleri çok önemli buluyoruz. Artık Kürdistan'ın
sorunun çok rahatça konuşulduğu yeni bir döneme girdik. Elbette burada verilen
mesajları önemsiyoruz" derken (Gündem, 18.
11. 2013) BDP
Eş Başkanı Selahattin Demirtaş da ziyarete dair "Sayın Barzani eminim ki, Türkiye’nin iç siyasi gündemine de,
Kürtlerin Türkiye’de yürüttüğü siyasi mücadeleye de dikkat eden, bunu esas alan
bir politika izleyecektir. Ucuz politikalara alet olmayacak kadar da deneyime
sahiptir diye düşünüyoruz" açıklamasıyla inceden uyarı ve memnuniyetsizliğini
duyuruyor.
Arada
şunu da belirtmek isterim; Diktatörlük Kürt sorununu gerçekten çözmek istiyor. Ancak
çözümün gerçek bir çözüm mü yoksa başka bir şey mi olduğu üzerinde düşünülmesi
gerekiyor. Yeni Osmanlıcılık hayallerinin gerçekleşmesi için Davutoğlu'nun
deyişi ile pergelin içerideki ayağı yere sağlam basmalı. Yani içeride sorun
olmamalı ve kitleler devlete aidiyet ilişkisiyle bağlanarak yeni fetihçi politikaya
destek olmalı. Diktatörlüğün çözüm politikası ile Kürt burjuva hareketinin
çözüm istemi çok fazla örtüşmüyor. Birbirlerini yenememenin getirdiği pat
durumu her ikisine de çaresiz olarak "barış sürecini" dayatıyor. Kürt
sorununda bu bir geçiş aşaması niteliği taşıyor. "Barış süreci"
denilen bu sürecin nereye ulaşacağını bir çok faktörün belirleyeceği
anlaşılıyor. Bu faktörleri hem iç hem de dış güçler oluşturuyor. Şimdilik hem
diktatörlüğün hem de Kürt burjuva hareketinin karşılıklı kazanımları şeklinde
süreç ilerlerken AKP diktatörlüğünün daha çok kazanan olduğu görülüyor.
Evet
bu ara açıklamalardan sonra devam edebiliriz.
Tayyip ve
Barzani'nin Diyarbakır seferi Türk ve Kürt burjuvalarını çok memnun ediyor.
Biraz sonra yazacaklarım Diyarbakır gösterisinin sadece bir şov, seçim yatırımı
olmadığını açıklıyor.
Bu ekonomik
ilişkiler sadece ticari değil, geleceğe dönük siyasi bir yatırımdır aynı
zamanda. Türk ve Kürt burjuvalarının konfederasyona gidilmesinde hem
fikirdirler. Müslüm Kızılkaya’nın dinci radyo olan Moral FM'e “hayırlı sabahlar” diyerek yaptığı
açıklamada olduğu gibi Misak-i Milli’nin inşasıdır. Kürtlerin Misak-i Milli’ye
gönderme yapması A. Öcalan’ın silahları susturun, sınırların dışına çekilin
içerikli 2013 Diyarbakır Nevroz’unda okunan konuşmasından gücünü almaktadır. “Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve
bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde
yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları”diyerek, seslenen Öcalan “Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü (Türk ve Kürtler) olarak kendi
öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitizmi inşa etmeye”
çağırıyordu. 2013 Nevroz'unu en müstahkem mevkiden izleyen Türk ve Kürt
burjuvaları gülümseyerek bu seslenişi alkışlıyorlardı.
Harita da görüldüğü gibi Irak Kürdistan’ı
yani Süleymaniye, Kerkük ve Musul Misak-i Milli sınırları içindedir.
Irak
Kürdistan’ından çıkarılacak petrol ve doğal gaz Türkiye’den geçecek boru
hatları ile Ceyhan’a taşınacak ve buradan da Avrupa’ya yani dünya pazarlarına
ulaştırılacaktır. Taraf gazetesinde Hüseyin Özay (Taraf, 18. 11. 2013) Irak
Kürdistan’ından gelecek doğal gazın bugün satın alınmakta olan gazdan yüzde 50
daha ucuz olacağını belirtiyor. Türkiye
kendi ihtiyacı olan enerjiyi daha ucuz sağlarken dünya pazarlarına ulaştırılan
kısmından önemli kazanç elde edecektir. Bu ekonomik kazanımın yanında en büyük
kazanımı da siyasi ve toprak kazanımı olacaktır. Hayal edilen her ne kadar
konfederasyon yapılı bir cumhuriyet olsa da ekonomik, askeri, teknolojik olarak
güçlü olan İslam Türk devleti üstünlüğü elinde tutan ve Ortadoğu politikasını
belirleyen olacaktır. Öcalan’ın çağrısında olduğu gibi yeni fetihlere Türk ve
Kürtler olarak bir elimizde kuran bir elimizde kılıç ile seferlere
çıkılacaktır. Şerde hayır vardır deseler de bu şer sürecinden kurtulmak
insanlık adına en büyük kazanım olacaktır.
2011 yılı
seçim sonuçları
BDP'nin aday
göstermediği Malatya ve Elazığ illeri hariç
|
Comments
Post a Comment