Egosantrik kişilik ve Korku

Bütün diktatörler egosantrik kişiliğe sahiptir. Türkçesi ben merkezcidir. En iyiyi, en doğruyu kendileri bilirler. Egosantrik kişilik aynı zamanda kendinden başkasına güvenmemektir. Üstün kişilik özellikleri taşıdığına inanır. Dindarsa Tanrının seçilmiş kulu olarak düşünür. Bu seçilmişlik sıradan değildir. İnsanlığı yola getirmesi için görevlendirilmiş misyon sahibi kişi olduğuna inanır. Diktatör önceki kutsal kişiliklerden, imparatorlardan bazı özellikler kendisinde bulur. Bulduğu her özellik onu seçilmiş kişilik kategorisinin en yüksek basamağına taşır.

Egosantrik kişiliği iki başlık altında değerlendirmek mümkündür. Buna egosantrik dalga veya yayılmada diye biliriz. Burada egosantrik siyasal dalga üzerinde duruyorum. Suya atılan bir taşı düşünelim. Su durgundur. Taşı atarız. İlk dalganın peşinden ikinci, üçüncü, dördüncü dalga birbirini izler. Taş merkezdir diğer dalgalar ise bu merkezden oluşan çeperlerdir. Taştır bu dalgaları oluşturan. Ama taş da bağımsız değildir. Onu bir kuvvet hareket ettirmiştir. İşte bu kuvvet ilahi bir güç; Tanrıdır. Taş, misyon yüklenmiş üstün, seçilmiş kişidir. Dalga örneğinin unutmuyoruz ve devam ediyoruz. Egosantrik siyasal dalganın açılımı şöyle oluyor: "Ben" merkez, birinci dalga din, ikinci dalga milliyet, üçüncü dalga İslam dünyası ve dördüncü dalga dış Türkler. İlk iki dalga iç politikayı, sonuncu dalgalar dünya politikasını içeriyor. Yerleştiriyoruz; Merkez diktatör, birinci dalga İslam, İkinci dalga Türk, üçüncü dalga Müslümanların yaşadığı coğrafya, dördüncü ve sonuncu dalga Türki Cumhuriyetleri. Bunların dışında her şey kötüdür, değersizdir, ikincil üçüncüldür. Onlar yönetilmelidir. Bir cihan imparatorluğu kurmak için her yol mubahtır. İslam dini en ileri medeniyettir ve mutlaka dünyaya hakim olacaktır !!! 

Egosantrik kişiliğin "benim yaptığım doğrudur", "en iyi ben bilirim" özelliği her eleştiriyi, her karşı çıkışı "komplo", "tezgah" veya "darbe" diye değerlendirir. Kendisi de rahatlar. Doğrudur, bu söylediklerine daha doğrusu değerlendirmeleri sadece propaganda amacıyla söylemez, inandığı için her yerde, her fırsatta bağırır. Egosantrik dindar kişilik yaptıklarının toplum ve ülkesi için olması gereken iyi şeyler olduğunu düşündüğünden, geniş halk yığınlarının kendisini desteklediğine inanır. Halkın desteği ile iktidar olamayacak olan güçler sürekli tezgah peşindedirler. O yüzden meydanlarda iki de bir de "sandık, sandık" diye bağırır. Bu sandık çeyiz sandığı değil, oy sandığıdır. Burada şu endişeyi hep taşır: Her şeyi en iyi kendisinin bildiğinden diğerleri bilemez, doğruyu bulamaz. Kitleler kana bilir. Kandırılmaya uygundur. Önlem alınmalıdır. Cezalandırmalar, yasaklar, her türlü yaptırım uygulamaya konularak diktatörlüğün aleyhine olan her şeyin kitlelere ulaşması engellenir. Bir kez daha diyalektiğin güzelliğini yaşarız. Her eleştiriyi, her karşı çıkışı, "komplo", "tezgah", "darbe" nitelemesi aynı zamanda kitlelerin gözünde mağdur görülmesini sağlar. Mağdurluk kitlelerin haksızlığa uğrayanın yanında olma/durma hakkaniyetiyle buluşur. Bu buluşma egosantrik kişiliğe huzur/memnuniyet verir. Meydanların dolduğunu, gittiği her yerde "dik dur" ve "sağlam irade" sloganlarıyla karşılanması yüzündeki tebessümü oluşturur. Diktatör gelecek kaygısını on binlerce insanın tezahüratıyla unutur.

Meydanı dolduranlara ve televizyonda izleyenlere kendisine minnet duygusu oluşturacak travmaları hatırlatmak çok önemlidir. Günümüz kapitalizmi günlük yaşamın hızla değişkenliği toplumun belleğini siler. Sadece bu gelişme değil, bireyin günlük yaşamının sıkıntıları ve yaşayabilmek için verdiği mücadele geri bıraktıklarını hızla unutturur. Seçilmiş üstün kişilik hatırlatma görevini de başarılı şekilde yerine getirir. Geçmiş dönemin kötülükleri toplumsal travmalardır. Birazda doğru olmayan eklemeler ile derinleştirilir. Bu hatırlatmalar İslam ideolojisini benimsemiş kitleler ile İslam ideolojisinin dışında kalan Müslümanlar arasında cepheleşmeye, düşmanlaştırmaya neden olur. Ezanın Türkçeleştirildiği, camilerin yıktırıldığı, ahır yapıldığı, Kuran'ı gizli gizli tavuk kümeslerinde okumak zorunda kalındığı, karne ile ekmek alındığı, şeker kıtlığının yaşandığı İsmet İnönü'den başlayarak, Nurettin Sözen dönemindeki İstanbul'a gelir. Susuzluktan, çöp yığınlarından, hava kirliğinden yakınır. Gerçekten de toplum bu dönemlerde büyük zorluklar içinde yaşamıştır. Adeta toplumsal travma günleridir. Bu travmalar kitleleri korku yönetimine ikna eder.

Korkunun egemenliği diktatörü güçlendirip despotluğu besler. Diktatörün dışındaki gelişmeler memnuniyet verici ise diktatör gülümseyerek gücünün tadına varır. nasıl ki idealizmde Tanrı gücünü sınamak için dünyayı yarattıysa, diktatör de gücünü emrindekiler ve yönetmekte olduğu kitlenin üstünde sınar. Tanrı istemediği şeyleri yapanları, dediği yoldan sapanları cezalandırır. Emrettiği yoldan gidenleri cennet ile ödüllendirir. Diktatör de kendisine destek olan, dediklerini yapan sermayeyi ihaleler yoluyla ödüllendirir, istemediklerini yapanları affetmez, cezasız bırakmaz.


Korku bireyleri diktatörün görmek-duymak istemediklerini gizlemeye yöneltir. Bütün bireyler neyi görmek istemediğini bilir. Hiç bir birey cezalandırılmak istemez. Hele hele ekonomik kayıp yaşamaktan özenle kaçınır. Büyük bir alışveriş merkezinin açılışını yapacak olan ülkenin muktedirinin geçeceği güzergah bilinir.  O güzergahta bulunan bütün işyerleri olağanüstü hassasiyet gösterirler. İç giyim satışı yapan mağazada bir telaş görülür. Yapmakta oldukları işin doğru olmadığını bilirler ama çaresizdirler. Kendilerini çok güçsüz hissederler. İç çamaşırların cansız mankenler ile teşhir edildiği vitrinin otomatik kepenkleri indirilerek kapatılır. Mağaza kendisi değildir. Kendi gerçeğini gizleyerek inkar etmiştir. Birey ve toplumda böyle davranır. Ezici bir çoğunluk yaşamından memnun değildir. İslami yaşam tarzının dayatılmasından çoğunluk rahatsız, huzursuz ve gelecek kaygısı yaşamaktadır. Ancak korkunun esiri olmuştur. Sessizdir, suskundur, günlük yaşamını itaat ederek sürüdür. mağazanın kepenk kapatması ile toplumun sessizliği öz olarak aynıdır. Mağaza sahibi biat etmiş, kitle sürüleşmiştir. Diktatör gücünün etkisini görmekten memnundur. Memnuniyet yaratan sessizlik diktatörlüğü güçlendirmektedir.      

Comments