Yeni Osmanlıcılık Bölündü

Siyasi hareketler mücadele arenasına ilk çıktıklarında bileşenlerin aralarındaki farklılıklar görülmez. Hareketi oluşturan taraflar farklılıklarını geri plana iterek paydaş olduklarını ön planda tutarlar. Böylece hareketin birliği sağlanmış olur. Başarılar, kazanımlar ve amaca doğru yolculukta ileriye gitmeler olduğu sürece farklılıklar yine görülmez olur. Ancak bu hedefe ulaşmadaki yolculuk serüveninde birileri öne çıkmaya başlar. Başarı kazanıldıkça öne çıkanın diğerleri üzerinde etkinliği daha da artar.  Etkinliği artanın, yönetmenin ve hükmetmenin keyfini daha çok egemenlik kurarak, örgüte ve örgütün sahip olduklarını kendi siyasi ihtirasları uğruna kullanarak hakimiyet alanını genişletir. Gücünü hem örgüt üzerinde hem de yönetmekte olduğu kitle üzerinde sınamaya başlar. Biat etmeyi, boyun eğdirmeyi yaşadıkça kendi gücünün yenilmez olduğunu düşünür. Dindar olan bu şef, yaratıcı tarafından yönetme yeteneklerinin geliştirildiğine ve diğerlerinden üstün kişi olduğuna inanmaya başlar. Gücünün etkisi artıkça, biat edenler çoğaldıkça yalnızlığı da artar. Yalnızlaştığını kendisi de fark eder. Herkesin kendisine kötülük yapabileceğine inanır. Her türlü “hayır”ı ve her türlü eleştiriyi komplo, tezgâh ve darbe olarak değerlendirir. Kendi yaptığını beğenmeyen, karşı çıkan ve kendine biat etmeyen herkesi tehdit eder. Bu aşamaya gelindiğinde yolculuğun başında birlikte yola çıktıklarıyla var olan ama hep geri planda kalan farklılıklar öne çıkmaya başlar. Artık tekleşmiş iktidar ile tekleşmeye karşı duranlar arasında kavga kaçınılmazdır. Aynı zamanda bu sonun başlangıcıdır. Ancak çatışmalı sürecin başlamış olması sonun çok yakın bir tarih olduğu anlamına gelmez. Burada çatışan güçlerin durumu ile yönetilenlerin istemleri önem kazanır. Diktatör eninde sonunda gidecektir. Ama giderken çok canları yakacağının işaretlerini verir.

Yeni Osmanlıcılık amacını ve hedefini gizleyerek farklı kesimlerin koalisyon hükumetiydi. Emperyalistler ile tekellerin istemleri önünde engel oluşturan ve iktidarda önemli güç olan generallerden kurtulmak isteyenlerin, iktidardan dıştalanmış devlet olanaklarından pay alamayan İslamcı burjuvazinin, Avrupa Birliğine üye olmakla kurtulacağını sanan milyonların, serbest pazar ekonomisi ile memleketin güllük gülistanlık olacağına inan liberallerin, sürekli horlanmış, dıştalanmış, ötekileştirilmiş Müslümanların, demokrasi rüyaları gören kanmaya müsait solcuların desteğiyle işbaşına gelmiş olan AKP hükumetinde farklılıklar hiç hissedilmedi.

12 Eylül anayasa referandumundan sonra mutlak iktidar olan Yeni Osmanlıcılık gerçeği toplumu yönetmede kullandığı yöntem ve araçlar, dış politikadaki tercihleri ile ne mal olduğu açığa çıktı. “Salak solcular” çok dövündü, liberaller ah vah dedi, tekelci burjuvazi iktidardan iteklenmenin kaybını nasıl gideririm hesaplarına başladı. Model ülke diye Ortadoğu’ya pazarlama yapan emperyalistler Erdoğan’dan umudu keserek üstünü çizdi.

Yeni Osmanlıcılık mandacı ve İslam Türk fetihçileri olarak ikiye bölündü. Cumhurbaşkanlı seçim tarihi yaklaştıkça bu bölünme gizlenemez oldu. Dolaylı da olsa ağız dalaşı yaşanmaya başlandı. Emperyalizm ve onunla işbirliğine giden Fethullah tarikatı, İslamcı burjuvazinin önemli bir bölümü, hatta kısmen tekelci burjuvazi Abdullah Gül’ün arkasında hizaya geçti. Gül’ü itekliyorlar ama Gül, Rakımı yüksek Çankaya köşkünde oturmanın avantajıyla somutu doğru analiz ediyor. İteklemelere provokatif atılımlar ile yanıt vermiyor. Mevcut durumun kendisi için olgunlaşmamış olduğunu görüyor. Küskünmüş gibi davranarak kendini yıpratmadan “umut” kalmayı sürdürüyor. Ne zaman atağa gececi belirsizliğini koruyor. En azından şimdilik kuracağı rasathaneden siyasi gözlem yapacağı anlaşılıyor.

İslam Türk diktatörlüğünü temsil eden Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği, bölünme ile başlayan sürecin birinci raundunu kazanmış görünüyor.

Diktatör, iktidarını devam ettirmekte tek umudunun kitler olduğunu biliyor. Bunun için sürekli kitlelerin Müslüman inancına hitap ederek onları politikleştirip diğer yüzde 50’ye karşı düşmanlaştırma faaliyetlerine hız veriyor.


Uluslar arası sermeyenin desteğini almak için bugün (23 Nisan) önemli bir atak yapıyor. Ermenilerin katliam olarak andıkları 24 Nisan mesajı yayınlıyor. İttihat ve Terakki ile hiçbir ortak özelliği olmayan Yeni Osmanlıcılığın Ermeni katliamını kınamasının önünde engel görülmüyor. Diktatörlük bu atağı ile hem uluslar arası kamuoyunu etkiliyor, hem de içeriye ne kadar demokratik olduğu mesajını veriyor. Muhalefet bir kez daha hazırlıksız yakalandığı için poposunun üstüne oturuyor.  

Comments