Bunlara Tıpada Vız Gelir.
Davutoğlu
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Avusturya şubesi tarafından düzenlenen bir
konferansta konuşuyor. Kızmış durumda.
Almanya
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'un Türkiye ziyareti sırasında İslam Türk
Diktatörlüğünün uygulamalarından "kaygı duymaktayım" açıklaması
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğini çok rahatsız ediyor. Haddi bildirilmeli. Gerçi Erdoğan bazı
toplantılarda ağzına geleni söylemeye çalışıyor ama diktatörlük hızını
alamamışa benziyor. Almanya Cumhurbaşkanı nasıl gelip de bizim topraklarımızda
böyle bir açıklama yaptıysa, aynı şekilde AB topraklarında karşılık verilmesi
çokta yerinde olur düşüncesi hoşlarına gidiyor. Davutoğlu kızgınlık ve öfke
dolu sözlerini Almanya'da söylemeyi çok istiyor ama ancak Avusturya şansına düşüyor.
Avusturya da AB üyesi olduğundan Almanya'da söylenmiş varsayıyor.
Davutoğlu
kürsüden kaygı duyacaksan sokaklardaki ırkçılıktan, mescit duvarlarına yazılan
hakaret içerikli yazılardan, İslamifobiden kaygı duy diye kükrüyor. Tabii bu
örneklemeler aslında demagoji oluyor. Çünkü sokaklardaki nazi terörü özel
olarak Alman devletinin örgütleyip uygulamaya koyduğu bir yöntem değil. Keza
duvara yazı yazılması ve diğerleri de. Ama ülkemizde yasaklar, zulüm, her türlü
terör, havadan sudan bahane ile gözaltına alma ve tutuklamalar İslam Türk
Diktatörlüğünün kitleleri yönetmek için uyguladığı yöntemler. İkisi arasında
çok ama çok önemli farklar var. Olsun, Davutoğlu için bu farkın hiç önemi yok.
Onun için önemli olan İslam ideolojisini aklamak, rakibini demagoji yoluyla da
olsa köşeye sıkıştırmak. Aslında Davutoğlu rakibinin köşeye
sıkıştırılmayacağını biliyor ama özellikle oy aldığı kitleye mesajını vermek,
Almanya Cumhurbaşkanının açtığı o yarayı kapatmak istiyor. Kürsüden saldırgan
ve demagojik üslup ile konuşurken öfkesinden olsa gerek hiçte demokrat
olmadığını ağzından kaçırıveriyor. "Bu
millet için kaygı duyacak tek merci milletin kendisidir. Başka da kimsenin ne
kaygı duymaya hakkı var ne kaygıyı sözle ifade etmeye hakkı var." İşte
böyle. Kendilerinin de sık sık eleştirdiği tek parti diktatörlüğünün sembol
ismi Ankara valisi Nevzat Tandoğan'ın kafa yapısı ile Davutoğlu'nun dolayısı
ile İslam ideolojisini bayrak edinmiş Yeni Osmanlıcılığın kafa yapısının aynı
olduğunu görüyoruz. Ancak Nevzat Tandoğan kadar onurları olup olmadığı ise
büyük hem de çok büyük soru işareti. Çünkü Tandoğan o dönemin Ankara cinayeti
davası sanığı aklamak ve cinayeti başkasının üstüne yıkma faaliyetlerinin açığa
çıkması üzerine intihar etmişti. Bunların işlediği suçlar, yedikleri naneler,
rüşvetler, suiistimaller çarşaf çarşaf olmasına rağmen hiç bir şey olmamış,
dünyanın en namuslu insanlarıymış gibi pişkin pişkin yola/yolmaya devam
etmekteler.
Nevzat
Tandoğan ile kafa yapılarının aynı olması oldukça tehlikeli. Bu tehlikenin bir
kısmını yaşıyoruz bu günlerde. Gelecek, Almanya Cumhurbaşkanından çok daha
fazla bizi kaygılandırıyor, hatta korkutuyor.
Nevzat
Tandoğan'ın şu meşhur sözü bilinir "Bu
memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz" Evet, size ne
oluyor diyor. Devlet biziz, istediğimizi yaparız. Davutoğlu da aynı mantık ile
konuşuyor "Bu millet için kaygı
duyacak tek merci milletin kendisidir. Başka da kimsenin ne kaygı duymaya hakkı
var ne kaygıyı sözle ifade etmeye hakkı var." Siz burada
"milletin" yerine "devlet" ya da "iktidar"
sözcüklerini koymalısınız. Savaş çığırtkanı Davutoğlu'nun "millet"
vurgusu yapmasına bakmayın. Çünkü millet dediği milyonlarca insan Taksim
direnişinde kaygısını eyleme dönüştürerek anlattığında başına ne geldiği
biliniyor. 7959 kişinin kafasını kırdılar, gözünü patlattılar, ayağını, kolunu
kırdılar, hızlarını alamadılar 5 kişiyi de katlettiler. İslam Türk ideolojisi
mensupları 24 saat yalan söyleyerek halkı birbirine kırdırmak için çalıştılar.
Yok başı örtülü bacımın üstüne işediler, yok camide içki içtiler yalanı ile
inançlı kitleleri kışkırtmak için meydan mitingleri düzenlediler. Katliamları
yapanlara afferim destan yazdınız diyerek para ödülü verdiler. Daha dün camide
yaralılara ilk yardımı yapan doktorlara nasıl yardım yaparsın, bırak, sana ne
ölsün vatan haini, diyecek üslup ile açtıkları davada yargılamaya başladılar. Çok
yakın zamanda, 1 Mayıs da işçilerin, muhaliflerin eylemlerinden korktukları
için 15 milyonluk şehri açık cezaevine çevirdiler. Bütün ulaşımı durdurdular.
Şehrin yarısına girilmez barikatlar ördüler. Millete gönderme yapan demagog
Davutoğlu 1 Mayıs'ı millete zehir etti. Bu yüzden millet dediği aslında devlettir.
Kaygı duyacaksak devlet olarak, iktidar olarak biz kaygı duyarız, sizin kaygı
duymaya hakkınız yok. Ya kaygı duymayacaksın, ya da kaygı duyduğunu
söylemeyeceksin. Yani tek ses, tek ideoloji, tek yürek, tek kafa.
Argo olarak
söylersek bunlara demokrasiyi zorla itelesek tıpa dayandıramayız. Mümkünü yok beyinleri
kabul etmez.
Comments
Post a Comment