Tayyip Sevmeyi Bilmez

Sevgisiz büyüyenler, sürekli şiddet ortamında yaşayanlar, dayak ve işkence ile terbiye edilenler sevgiyi bilmezler. Yaşamlarında hiç bir şeye sevgi ile yaklaşamazlar. Onlar kendi dışındaki dünyanın canlı veya cansız varlıklarıyla korku, acıma ve yok etme ile ilişkilenirler. Kendinden güçlü olandan korkarlar, boyun eğerler, seviyormuş, saygı duyuyormuş görünürler. Güçsüz ama itaatkar olana acıma duygusu ile yaklaşarak yardımcı olmaya çalışırlar. Karşı çıkanlar güçsüz ise yok edilmeyi hak ettiğini düşünürler.
Erdoğan "yaratandan dolayı severiz" sözünü gururlanarak çok kullanır. Bu sözü açımladığımızda sevmeyi bilmeyen bir Erdoğan ile karşı karşı olduğumuzu görürüz.
Bu söz metafizik dünya görüşünün idealist şekil almasıdır. İdealizme göre evreni mutlak güç (Tanrı) kurmuştur. Kendi gücünü sınamak için kurduğu evrende her şeyi belirlemiştir. Özellikle canlılar Tanrının yeryüzüne armağanıdır. İnsan Tanrı tarafından  özenle yaratıldığı için o Tanrının varlığıdır. İnsanda olan Tanrının kendisidir. Tanrıya inanan kişi insan denilen varlığı sevmek zorundadır. Tanrının yaratıklarını inkar etmek, kötü davranmak yok saymak ölümden sonra gidilen öte dünya ya da ahret denilen yerde cezalandırılacaktır. Cehennem azabında cayır cayır yanmamak için sevmek zorunludur. Bir itiraz duyar gibi oluyorum. Madem öyle de neden bu inanmışlar insan öldürüyor? Onlar ölümü ya da cezalandırmayı hak eden sapkınlardır. Tanrının varlığına inanmayanlar, peygamberi inkar edenler, kutsal kitapta yazılanlara uymayanlar sapkınlardır. Cezalandırmaları gerekenlerdir. Korkutularak veya korkarak sevmek olmaz. Tanrı korkusu ile de insan sevilmez.
Sevgi her şeyden önce eşitler arasında olur. Buradaki eşitler sözcüğü mutlak eşitlik değildir. İnsan olarak erkek ve dişinin eşit olmasıdır. 19 Temmuz 2010 tarihinde açılım ayağına İstanbul Dolmabahçe'de kadın temsilciler ile Erdoğan toplantı yapıyor. Erdoğan “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadın ve erkek farklıdır, birbirinin mütemmimidir (tamamlayıcı)” diyor. Kadınların çoğu şoke oluyor. Toplantı sonrası kadın örgütleri tepki gösteriyor. Erdoğan'ın koruyucuları gelen tepkiler üzerine sözlerin bağlamlarından koparılmaması gerektiğini, Başbakanın cinsiyet anlamında eşit değildir dediğini açıklıyorlar.
Erdoğan, 30 Temmuz 2010'da Hatay’ın ilçelerinde bulunan toplam 15 okulun resmi açılış törenine katılıyor. Açılış mitinginde konuşuyor. Fizik ve haklar açısından kadına ilişkin laflar ediyor ama anneleri de karıştırıyor. Erdoğan, “Bu yardımı, bu desteği anneye veriyoruz, babaya değil. İşte kadın-erkek eşitliğinin istismarını yapanlara söylüyorum. Bak bu sadece bir tanesi. Biz burada anneyi ön plana çıkarırken şefkatte anne, babaya göre daha farklı olduğu için bu adımı, bu tercihi yapıyoruz, istismarını değil. Cennet annelerin ayakları altına boşuna konmadı. Kadın-erkek fırsat eşitliği diyoruz. Haklar konusunda eşitlik diyoruz. Yoksa fiziki eşitlikten bahsetmiyoruz. Kadın-erkek fiziki olarak hiçbir zaman eşit olamaz. Bu mümkün değil. Erkek erkektir, kadın kadın. Ama bunlar birbirinin tamamlayıcısıdır. Her ikisi bir arada olduğu zaman birbirini tamamlar, aile meydana gelir.”  Anne kısmını bir kenara bırakıyorum. Dikkat ettiyseniz bu zevahiri kurtarma çabasında yakayı ele verme var. Bir, kadını sadece anne olarak ve erkeğin tamamlayıcısı olarak görüyor. Ama esas anlayışı "erkek erkektir, kadın kadın" lafında. Adamın dili hep cinsiyetçi. O bilmem neyinin kılı olmak isteyende, televizyon ekranlarında Erdoğan'ı gördüğünde "kollarındaymışım gibi içim eriyor, bir tuhaf oluyorum, kocamda bu hissi bulamıyorum" diyende, aynen Erdoğan gibi erkeğe de kadına da cinsiyetçilik açısından bakıyorlar. "erkek erkektir, kadın kadın"dır, diyor da bir türlü dili "erkekte, kadında insandır" demeye varmıyor. Anne de olsa baba da olsa, kadın da olsa, erkekte olsa kısacası hangi cinsiyetten olursa olsun, transseksüeli , gay'i de hepsi ama hepsi insandır. Her kim bu canlılara cinsiyeti açısından bakıyorsa mutlaka ama mutlaka iki omzunun üzerinde taşıdığı kafasının içinde cinsiyetçi ideoloji vardır. Bu canlılara insan temelinde yaklaşmayanlar, söylemleri ne olursa olsun, eşitliğe karşı çıkanlardır. 
Erdoğan, kadın ile erkeği eşit görmediği gibi kadını aşağılamayı da ihmal etmiyor. Şimdi Mehmet Metiner'e gideceğiz. Metiner'in yazdıklarıyla Tayyip'in kadını nasıl gördüğünü daha iyi anlayacağız. "Referansı bütünüyle İslam olan Erdoğan, günah olduğu için 'kadın eli sıkmıyor'...Kadınların siyasal çalışmalar içinde erkeklerle bir arada bulunmalarını günah sayıyor. 80 yılların sonlarına doğru kadınların siyasal çalışmalar içinde yer almaya başlamasına kerhen razı olan Erdoğan, kadınların da tıpkı erkekler gibi seçme ve seçilme haklarının bulunduğuna dair yaptığımız tartışmalarda 'seçme hakkı olabilir, ama seçilme hakkı asla!' deyip ayak direyenlerin safında bulunuyordu"(Radikal İki, 06 Temmuz 2003) Tayyip'in yakınında bulunmuş, Abramowitz ile buluşturmuş, eşek kadar dini bütün adam yalan yazacak değil. Öyle olsaydı Tayyip onu milletvekili falan yapmazdı. Şunu da belirtelim de haksızlık yapmış olmayalım Türkiye Cumhuriyetinin başbakanına. Bu düşünceleri 12 Eylül 1980 öncesine ait. Ancak Tayyip'in kadına bakışı öz olarak hiç değişmiyor. Kadın eli sıkıyor mu? Eh sıkıyor. O arada abdesti bozuluyor mu, onu bilemem. Ben o kısmına karışmıyorum. Onu Allah ile aralarında halletsinler.
Tayyip Erdoğan çok kindar bir insan. Öfke duyduğunu, nefret ettiğini elinden gelse bir kaşık suda boğacak cinsinden. Tayyip Erdoğan kendi İslam ideolojisine uygun giyinmeyen kadınlara nefret kusuyor. Metiner'den aktarıyorum. "Milli Görüş tabanına hoş gelecek konularda heyecanlı konuşmalar yapmayı siyasetten gerekli gören Erdoğan, başına işler açmıyor değildi. Çok iyi anımsıyorum: Anadolu'nun bir yerinde, Refah Partisi'nin düzenlediği bir toplantıda konuşan Erdoğan, makyajlı kadınları 'kaportası bozuk araba'ya benzetmişti." Demek ki Tayyip'in fikri sonradan değişiyor. Çünkü kızı ve gelinleri de makyaj yapıyor. Yoksa onlarda mı kaportası bozuk oluyor. Kaportasını bilmem ama zihinlerinin bozuk olduğuna eminim.
Kadını böylesine aşağılayan bir kişiliğin erkek ile kadının eşitliğine inanmaması çok doğal. İki cinsin eşitliğine inanmayanların sevgi ilişkisi kurması da olanaklı değildir. Bu ilişkide hükmeden ile hükmedilen, başka bir deyişle yönetilen ile yöneten veya karar veren ile kararlara uyan edilgen bir ilişki olacaktır. Bu aynı zamanda bağlı değil, bağımlı bir ilişkidir.
Bu kişilik özelliği taşıyan Tayyip'in "16 yıllık evliyim ama hiç aşık olmadım" açıklaması kendi gerçekliğini yansıtması açısından çok doğrudur. Adam sevgiyi bilmiyor ki aşık olsun!
"16 yıllık evliyim ama hiç aşık olmadım" sözünün üzerinden yıllar geçiyor. Yalaka medya Erdoğan belgeseli yapıyor. Beyaz TV denilen bir kanal var, sokak faşizmi ağzı ile yayın yapıyor. İktidar yanlısı kanalda program yapanlarda yalaka oluyor. Yıkama-yağlamada yarışıyorlar. Belgesel demeye şahit isteyen bir program yapıyorlar. Erdoğan "Tepebaşı Gazinosu vardı. O gün partimizin toplantısında bizim hanımın tasarımcılık yönü vardır. Dikkatimi çekti. Yeni şeyle elektriklenme ile tabir edilen aşık olmak denen durum meydana geldi. Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Bizimki biz bir aşık olduk pir aşık olduk." diyor. Hiç aşık olmayan Erdoğan belgeselde aşık olduğu aklına geliveriyor. "Hiç aşık olmadım" diyen Erdoğan ile "pir aşık olduk" diyen Erdoğan'a ne denileceğini siz çok iyi biliyorsunuz.
 ("Korku İmparatorlu" isimli yeni kitap çalışmamın "Erdoğan'ın ideolojisi" bölümünden)


Comments