Yeni Osmanlıcılığın IŞİD Açmazı

70'li yıllarda her gün yaklaşık 20 kişinin siyasi amaçlı saldırılar sonucunda öldüğü ve Ülkü Ocaklı Ferhat Tüysüz'ün canımız sıkıldıkça dışarı çıkıp komünist öldürdük diye itiraf ettiği günlerde dönemin başbakanı Süleyman Demirel uzatılan mikrofonlara "bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" derdi.  Bu sözlerin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra İslam ideolojisini bayrak edinmiş olanlar ülkemizde ve dünyanın bir çok yerinde cinayetler işlerken Tayyip "Müslümanlar cinayet işlemez" diye açıklama yapıyordu. 

Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği mutlak iktidar olduktan sonra kendi politikalarını hem ülke içinde hem de ülke dışında çekinmeden uygulamaya koydular. Özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da Müslüman aleminin lideri olmak için kendi mezheplerinden olan Sünni teşkilatlar ile yakın işbirliği içine girdiler. Emperyalistler ile işbirliğine giden Müslüman Kardeşler Arap halklarının özgürlük taleplerini saptırarak iktidar oldular. Erdoğan/Davutoğlu kliği çok mutlu oldu. Ancak kapitalizmi yönetememeleri ve emperyalistler için çok önemli olan İsrail'in güvenliğini tehlikeye düşürmeleri sonucunda Sünni İslamcı iktidarlar gözden düştü. Mısır'da darbe ile alaşağı edildi. Kuzey Afrika'da kaybettiler, kimi yerde ayaklanan halk ile uzlaşarak tavizler vermek zorunda kaldılar.

Suriye'yi ilhak etmeyi kafasına koymuş Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği emperyalistlerin Esat'tan kurtulma politikası ile örtüşünce hemen "cihat" ilan ettiler. Ancak hayal edilen olmadı. Esat ve destekçileri İran, Çin, Rusya ve de Hizbullah emperyalistlerin işgal savaşını başarısızlığa uğrattı. Emperyalistler Suriye politikasından çark ederken aynı zamanda Ortadoğu'da Sünni İslamcılar ile aralarına mesafe koymaya başladılar. Yeni ittifaklar ve yeni politik taktikleri uygulama alanına koymakta gecikmediler. Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği Suriye'yi ilhak etme umutlarını yitirmedi. Esat'a karşı savaşan ne kadar El kaide çizgisinde teşkilat varsa hepsini sınırsız desteklediler. Hem lojistik destek, hem silah, hem de para vermeyi ihmal etmediler. Tabii en büyük finansörleri Katar'dı. Yağma, talan, katliamda sınır tanımayan El Kaide çizgisindeki şeriatçı yapılar, Saddam aşireti Sünniler ile ittifaka girerek Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) kurduklarını açıkladılar.

Suriye işgal savaşı devam ederken Irak'ta iktidar kavgası birbirlerini tasfiye etmeye kadar vardı. Şii gücün temsilcisi ve Irak merkezi hükümetinin Başbakanı Maliki, muhalifi olan Saddam aşiretinin yani Sünnilerin temsilcisi Haşimi'yi idama mahkum ettirdi. Haşimi, önce Kürt bölgesine, oradan da Türkiye'ye kaçarak kendini kurtardı. Türkiye onun için en güvenilir ülkeydi. Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği "sonuna kadar arkasındayız" diyerek sahip çıkmayı ihmal etmediler. Bu sahiplenme aynı zamanda IŞİD ile de yakın ittifak içinde olduğunun itirafıydı. Çünkü IŞİD denilen teşkilat sadece El Kaidecilerden oluşmuyor, El Kaidecilerin dışında şeriatı yaşam tarzı yapmak isteyen tüm çeteleri kapsadığı gibi onun en büyük güçlerinden birini Saddam'ın Sünni aşiret güçleri oluşturuyor. İslam Türk Diktatörlüğü IŞİD'de yer alan tüm güçler ile ittifak içinde olduğunu bize gösteriyor. Böylece Davutoğlu'un güçler arasında oluşturduğu üçgende üçgenin tüm köşeleriyle ilişki halinde olunmasının hayata geçtiği görülüyor.

IŞİD Saddam aşiretinin yaşadığı bölgede adım adım hakimiyetini ilerletirken Musul'u işgal ediyor. Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği ittifak içinde olduğu güçlerden kendisine zarar gelmeyeceği rahatlığını yaşıyordu. Ve kaçak petrolden büyük vurgunlar vuracağının keyfiyle "IŞİD dostumuz" açıklamasını yapıyor. Musul'u ele geçiren IŞİD ile kurduğu ittifaka güvenerek Irak merkezi hükümeti elinde bulunduran Şii yönetimini de tasfiye edeceğinin hesaplarını yapmayı da tabii ki ihmal etmiyor. Irak merkezi hükümetteki Şii'lerin tasfiyesi demek İran'ın bölgede gücünün zayıflaması anlamına geliyor. Böyle bir durumda İslam Türk Diktatörlüğünün Ortadoğu'da etkin olmasını kolaylaştırıcı oluyor. Aynı zamanda ele geçirilen Musul enerji kaynakları ile Irak Merkezi hükümetten tasfiye edilmiş Şii gücün Kerkük petrolünün Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılmasındaki sıkıntıda sona ereceğinin hesapları hep yapılıyor. Konsolosluk işgalinden 22 saat öncede Davutoğlu medyaya "her türlü önlem alında hiç bir tehlike yok" açıklamasını bu ittifak ilişkisine bağlıyor. Ancak gözü dönmüş şeriatçı güçler bu aşamada Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği desteğini ihtiyaç hissetmiyor. Konsolosluğu teslim alarak fidye isteme eylemini gerçekleştiriyor.

Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği şaşkın. Hiç böyle bir şey beklemiyorlar. Tatlı kâr ve siyasi kazanım hesapları yaparken neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Ona buna yağıp gürleyen, öfke kusan Erdoğan gidiyor yerine hiç bir tepki vermeyen neredeyse aman ağzımdan yanlış bir şey çıkmasın diye büyük özen gösteren gayet ılımlı, IŞİD dostu görünümlü Erdoğan geliyor. 

14 ve 15 Haziran 2014 tarihlerinde Rize ve Trabzon'da konuşan Erdoğan, gözünü kırpmadan katliamlar yapan IŞİD için" terörist" diyemiyor. "IŞİD unsurları" diyor. Ayrıca bu katliamları yapanlar Müslümanlar değildir de diyemiyor. Polisin TOMA'sına taş atan çocuğa bile terörist diyerek öfkeyle konuşan Erdoğan, IŞİD'de gelince süt dökmüş kediye dönüyor. Tüm dünyanın "terörist" kabul ettiği, kendilerinden olmayan herkesi acımasızca topluca katleden örgüt elemanlarına "unsurlar" diyor. Erdoğan, IŞİD yüzlerce, binlerce savunmasız insanı katletmesi karşısında  "Müslümanlar cinayet işlemez" diyemediği gibi katliamları yapanları da "Müslüman olmamakla" mahkum edemiyor. Ama çok kolay olanı yapıyor.

Karadeniz gezi sırasında  "Yazılı görsel medyaya sesleniyorum. Allah aşkına şu anda yaklaşık 100 kadar vatandaşımız IŞİD unsurlarının elinde. Biz bunları sağ salim kutarmanın gayreti içerisindeyken siz tahrik etmek suretiyle ne elde etmeye gayret ediyorsunuz? Lütfen, yazılı görsel medyadan bir şeyi rica ediyorum. Şu süreci tahrik ederek değil lütfen yazmadan, çizmeden fazla da konuşmadan takip etmenizi istiyoruz. Zira bu tahrikler karşı tarafta lehe değil aleyhte gelişmelere neden oluyor." diyen Erdoğan'ın mesajını hukuk denilen ama Erdoğan'ın istemlerini yerine getirmede gecikmeyen ilgililer alıyor. RTÜK "Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 16 Haziran 2014 tarihli ve 2014/566 Değişik İş No'lu kararıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosunun 2014/84425 sayılı dosyasıyla ilgili olarak, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğunda bulunan ve IŞİD terör örgütü tarafından bilinmeyen bir yere götürülen Türk vatandaşlarının güvenliklerinin sağlanması için, soruşturma tamamlanıncaya kadar her türlü yazılı, görsel basın ve internette CMK 157 ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3 ve Anayasa'nın 26/2 maddesi gereğince yayın yasağı konulmasına karar verilmiştir." diyerek Musul'a ilişkin haberlere yayın yasağı koyuyor.

Yağmacı, katliamcı IŞİD teşkilatına karşı sesini çıkaramayan Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği halkın bilgilenmesine yasak getirerek gücünün ancak kendi insanına yettiğini kanıtlıyor.


Bitirirken birde şuna dikkat çekmek istiyorum "Şu süreci tahrik ederek değil lütfen yazmadan, çizmeden fazla da konuşmadan takip etmenizi istiyoruz. Zira bu tahrikler karşı tarafta lehe değil aleyhte gelişmelere neden oluyor." Erdoğan IŞİD'in katliamlarına ilişkin haber yapılmasını IŞİD'i tahrik edeceğinden korkuyor. İlk bakışta öyle görünüyor. Ama esasında IŞİD'in ne mal olduğunu açığa çıkaran haberlerin ucunun kendi iktidarına dokunacağını biliyor. Böylesine acımasız katliamlar yapan IŞİD ile işbirliği içinde olan iktidarın kitlelerin gözünde itibar yitireceğini görüyor. Ayrıca İslam ideolojisini bayrak edinmiş olanların nasılda acımasız olduklarını, kendilerinden başkasına yaşam hakkı tanımadıklarını medya aracılığıyla halka ulaşmasını engellemek istiyor.   

Comments