"Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri"

"Gazetemize konuşan" anonsu ile Selahattin Demirtaş'ın açıklamalar "Özeleştir ve inşa zamanı" başlığı ile 26 Haziran 2015 tarihli Özgür Gündem gazetesinde yayınladı.

Sık sık kullandıkları "Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri" ifadesini bir kez daha okuyunca artık yazmak şart olduğu dedim. 

Bu cümleyi her duyuşumda, her okuyuşumda sürekli rahatsızlık duydum. Ne zaman bu cümle ile karşılaşsam hep yazmak istedim. Neyse Müslümanların deyişiyle "nasip bugüneymiş"

Her kelime, her kavram, her cümle soruna nasıl yaklaştığını bize gösterir. Bu "gösterme" aynı zamanda nasıl bir düşünceye sahip olduğunu da ifade eder. Gizlenemez. Dikkatli olanlar "dilin" ne dediğini çözer.

Bir çok kişi farkında olmadan kullandığı kelimeler, kavramlar ve kurduğu cümleler ile gerçek düşüncesini açığa vurmuş olur.

Özne ile tamamlayıcıyı ayırt ettiğinizde gerçek niyet açığa çıkar. Psikolojide buna bilinç altı diyorlar. Ama cümle çözümlendiğinde artık bilincin altı-üstü kalmaz. Bilinç deşifre olmuştur. Daha doğrusu özenle saklı tutulan, anlaşılmaması için büyük gayret gösterilen ve bir çok politik söylem ile yedeklenmek istenilenlerin ikna edildiği gerçeklik gizlenemez, kamufle edilemez olur.

Ne demek "Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri"?

Özne kim? Tamamlayıcı kim? Hakim güç, dolayısı ile yöneten ve yönetilen veya yedeklenen kim?

"Özgürlük Hareketi"nin ulusal kimliği var da, "demokrasi güçleri"nin ulusal kimliği neden siliniyor? Yoksa "özgürlük hareketi" demokrasiyi içermiyor mu?

Orta Asya'dan gelip bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu topraklarında demokrasi, özgürlük ve sosyalizm kavgası verenlerin ulusal kimliği yok mu? Bunların her biri kimliksiz, vatansız, taşeronlar mı?

Ortak vatan söylemini dillerinden düşürmeyen ve Türkiye partisi olduklarını iddia edenlerin ille de demokrasi güçleri diyecekse Kürtler ayrımını yapmaksızın "Türkiye demokrasi güçleri" demeleri gerekmiyor mu?

Bu "demokrasi güçleri" tanımlaması da o kadar muğlak ki...HDP'nin bileşenlerine bakıyorsunuz Kürtlerin dışındaki "güçlerin" tamamı kendisine sosyalist diyenlerden oluşuyor. Bu sosyalistlerin bu tanımlamadan hiç rahatsız olmamaları daha da düşündürücü. Sosyalist mücadele verdiklerini her fırsatta söylemeye çalışan, hatta kimileri işçi sınıfının tek ve öncü gücü kendileri olduğunu gazete ve dergilerinde bıkmadan usanmadan yazanlar nasıl da kendilerine giydirilen "demokrasi güçleri" gömleği içinde rahat ediyorlar gerçekten büyük bir soru işareti. Kaldı ki bu sosyalistlere "demokrasi nedir?" diye sorsak alacağımız yanıt tereddütsüz "burjuva devlet biçimidir" olacaktır. Eee, öyle ise sosyalist kimliğin silinmesine nasıl da razı olunuyor?

Şimdi sorma zamanı Kürtler Özgürlük Hareketini oluştururken siz sosyalistler sadece "demokrasi gücü" mü oluyorsunuz? Yoksa siz sık sık bu cümleye muhatap olmanız sonucunda sosyalistliğinizden şüpheye mi düşmeye başladınız.

"Kürt Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri" diyerek cümle kuran Kürtler aynı zamanda kendi ulusundan olmayan ve de büyük nüfusa sahip Türkleri küçümsemektedirler. Türklere yukarıdan bakmaktadırlar. A. Öcalan sadece Türkiye de değil, ama büyük sermayeye seslenerek, Ortadoğu'ya demokrasiyi, özgürlüğü getirecek olanların Kürtler olduğunu açıklamaktadır. Böyle olunca Türk solcusu beceriksiz, sadece Türk solcusu mu? Genel olarak tüm Ortadoğu solcuları beceriksiz ve Kürtler tarafından yönetilmeyi hak eden konumuna indirgenmektedir. Sınıfsal bakış tamamen yok olmuş, her şeye ulus temelinden bakılır olmuştur. İşçi sınıfı mücadelesi saflarına taşınan bu ulusal bakış burjuvazinin ekmeğine tere yağının hasını sürmektedir. Yapıcı bir eleştiri ile tereddütsüz üstüne üstüne gidilmelidir.

Selahattin Demirtaş'ta A. Öcalan'a atıf da bulunarak bu durumu şöyle ifade ediyor: "Demokratik siyasetin güçlenmesine katkı vermek. Çünkü bu alan artık Kürt siyaseti, Kürt halkı için de çok önemli bir mevzidir, tek mevzi değildir ama çok önemlidir. Herkesin gücünü, desteğini bu alana vermesi lazım. Hepimizin bu konuda çaba sarf etmesi gerekiyor. Bunu başarırsak toplumsal alanda yaşanan değişim, birlikte yaşam, Demokratik Ulus perspektifi ve anlayışı büyüyerek devam edecek. Ve Sayın Öcalan’ın altını çizerek uzun yıllardır insanlığın kurtuluşu olarak ifade ettiği bu çizginin Türkiye sahasında kalıcı bir şekilde hayata geçmesinin önü açılacak. Bu hem Türkiye halklarının hem Ortadoğu’daki ezilen bütün toplumların kurtuluş umududur." (Özgür Gündem, 26. Haziran. 2015)

Burada bir şeye daha dikkat çekmek istiyorum. "Demokratik Ulus perspektifi"nin "insanlığın kurutuluşu olarak" sosyalizmin yerine geçiriliyor.

Biraz duralım... Bir tek ulustan, yani kurtarıcı ulus Kürtlerden söz ediliyor. Ama sadece Türkiye ve Ortadoğu'yu kurtarmak ile yetinmiyor, tüm insanlığı kurtarıyor. Kurtaran A.Öcalan'ın teorileştirdiği "Demokratik Ulus" formülü. Bu formül fazla derinlikli olmadığı gibi yeni bir şey de değil. Bilinen, dünyanın bazı ülkelerinde uygulanmış olandan ibaret. Örneğin kantonlar inşası ki A. Öcalan kendisi de ifade ettiği gibi Avrupa'dan kopya. İnsanlığın kurtuluşu için ileri sürülen "Demokratik Ulus perspektifi" kapitalist sistem içinde ulusal eşitlikten, yani burjuvalar arası eşitlikten başka bir şey olmuyor.  

Kendilerini "Kürt Özgürlük Hareketi" olarak tanımlayan Kürtlerin böyle yaklaşması çok doğal. Çünkü sonuçta emperyalist güçler ile işbirliğine gitmede hiç bir sakınca görmeyen burjuva hareketidir. Onlar sosyalizm sözcüğünü ağızlarına almaktan özenle kaçınmaktadırlar. Her kim sosyalizm sözcüğünden uzak duruyorsa bilin ki o işçi ve emekçilerin safında değil, sermaye sahibi burjuvazinin safındadır. Artık onlar Kürt burjuva sınıfının çıkarlarının savaşçılarıdırlar. Onların özgürlük kavgası burjuvalar arasındaki özgürlük kavgasına dönüşmüştür.

Kürt hareketine yönelik yaptığım eleştirilerden HDP dost değil düşmandır anlayışı çıkarılmamalıdır. HDP genel anlamda soldur. Kesinlikle sosyalist değildir. İşçi ve emekçilerin haramilerin saltanatını yıkarak eşitlikçi, laik ve sömürüsüz bir sistem kurma mücadelesinde öncü olacak niteliği yoktur. Burjuva nitelikli bir harekettir. Bu özellikleri unutulmadan ittifak içinde olmanın hiç bir sakıncası yoktur. Ancak bugün HDP'nin içinde yer alanlar ne yazık ki sosyalist kimliklerini unutmuşlar, Kürt Burjuva Hareketine biat etmişlerdir. Düşündürücü olduğu kadar üzücü olanda budur.   
26. Haziran 2015



Comments