Suruç Katliamı
Suruç katliamı tehlikenin boyutunu bize işaret ederken Yeni
Osmanlıcılığın savaş ve katliamlar politikası olduğunu da kanıtladı.
Zaman zaman medyada IŞİD'in uyuyan hücrelerinden ve olası "terör eylemlerinden" söz ediliyordu ama kimse bu
boyutta, böyle bir aşamada böylesine bir katliamı beklemiyordu.
Katliam sonrası medyada çözümlemeci uzman bolluğundan geçilmez
oldu.
Burjuva politikacılarının gerçeği gizleme, kitlelerin fark etmesini engelleme taktiklerinden biri de bol laf etme, bol olasılık sıralama ve ilgisi olmayan küçük ayrıntıları, örneğin tekerlik
Burjuva politikacılarının gerçeği gizleme, kitlelerin fark etmesini engelleme taktiklerinden biri de bol laf etme, bol olasılık sıralama ve ilgisi olmayan küçük ayrıntıları, örneğin tekerlik
sandalyeli gencin
pankartın önüne hareket etmesi gibi, laf cümbüşü ile belirsizliği kitlelerin
bilincinde egemen yapmaktır.
Bir çok komplo teorileri, bir dizi kumpaslar havada uçuşur
oldu.
Milliyetçi solcuların Doğu'su katliamı Türk milli güçlerinin
ABD karşıtı politikalarına bozma isteği olduğunu açıkladı.
Faşist parti MHP'nin genel başkanı Devlet Bahçeli katliamı
"çözüm süreci" politikalarına bağladı. Ve özlemini duyduğu yeniden
kirli savaşa dönülmesini ve kendilerinin de bu süreçte aktif yer alma isteğini belirti.
Sosyalistler doğrudan Erdoğan'ın işi olduğunu açıkladı.
Yine de en doğru açıklama Selahattin Demirtaş'tan geldi.
"
IŞİD'e karşı sus pus olanlar,
sesini bile yükseltmeye cesaret edemeyenler, HDP'ye her gün tehdit savurup
IŞİD'in başını okşayan Ankara'daki yöneticiler bu barbarlığın suç
ortağıdırlar"
İlginçtir Kürt hareketiyle ittifak içinde olan sosyalistlerin
bu açıklamayı da kavrayamadığı görüldü.
Türkiye, AKP öncesi Türkiye değil, 12 Eylül 1980 öncesi ise
hiç değil. Bugün Türkiye deki en önemli değişme toplumun her şeyi dini referans
temelinde değerlendirmesidir. Bu da Yeni Osmanlıcılık olan İslam ideolojisinin
hegemonyasına kanıttır.
Erdoğan'ın Türkiye'yi Ortadoğu'nun lider ülkesi, kendisini de
Müslüman alemin lideri yapma takıntısı, ideolojisi gereği, O'nun Sünni İslamcı
legal/illegal örgütler ile sıkı fıkı olmasını getirmektedir. Artık ülkemiz, Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği marifeti ile ne kadar Sünni İslamcı örgüt varsa
hepsinin merkez üssü durumuna getirilmiştir. Bunların çoğu da o ülkelerin
silahlı mücadele örgütleridir. Terörü de bir yöntem olarak benimsemişlerdir.
Libya, Yemen, Irak, Suriye, Mısır, Pakistan hatta Kafkaslarda ne kadar Sünni İslamcıların
yaptığı şiddet ve terör eylemi varsa hepsinin dolaylı destekçisi
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğidir.
Emperyalistlerin Suriye'yi bölme ve işgal savaşında en büyük
payı kapma hayalleri ile en hızlı silahı çeken Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği
büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Hiç beklemedikleri direnç ile karşılaşan
emperyalistler amaçları için hızla politik taktik değiştirip yeni ittifaklara
yöneldiler. İslamcı Türk burjuvazisinin temsilcisi olan Erdoğan/Davutoğlu
savaş kliğinin bizzat örgütlediği Ortadoğu Sünni İslamcı örgütlenme politik
taktik değişimini engellemiştir. Emperyalist dayatmalarının ve iç kamuoyunun
ama özellikle Kürtlerin kitlesel eylemlikleri sonucunda zoraki, istemeye
istemeye onların istemlerine yanıt vermek zorunda kalmıştır. Davutoğlu "IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar
arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki
hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu” sözleriyle
meşru görme anlayışından ve Erdoğan'ın "IŞİD
unsurları" söyleminden bugün "terörist"
söylemine gelmesi....
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğinin hem ülke içi hem de ülke
dışı ilişkileri IŞİD ile işbirliği içinde olmayı gerektirmektedir. Erdoğan,
İslam ideolojisinin kitleler üzerindeki hakimiyetinden ve devleti ele geçirmiş
olmasından aldığı güç ile Müslüman inancını benimsemiş kitlelerin önemli bölümünü
politikleştirerek İslam ideolojisinin savunucusu durumuna getirmiştir.
İslam Türk ideolojisinin devlet eliyle uygulanması bu kitle
tabanını hızla geliştirmektedir. Ancak kendi paramiliter örgütlerini
yaratamadığından "radikal" diye tanımlanan, şiddetti benimsemiş,
şeriat devletini hedef almış İslamcı örgütler ile sıkı ilişki içine girmiştir. Bu
ilişki şeriatçı Sünni İslamcı örgütlerin kadrolaşmasını hızlandırmıştır.
Erdoğan savunucusu Abdullah Selvi rakam da vermektedir. "Cihatçı gruplara katılmak üzere Türkiye'den son 3 yılda 10 bin
kişinin Irak ve Suriye'ye gittiği söyleniyor. Bunların 7 bini IŞİD'e
katılmış." (Yeni Şafak, 22. 07. 2015)
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği Suriye'yi paylaşma ve bölme
savaşının başında amaçlarına ulaşmak için aktif destek oldukları "Özgür
Suriye Ordusu"nun başarısız olması ve giderek etkisiz hale gelmesiyle IŞİD ile
işbirliğine gitmek zorunda kalmıştır.
IŞİD'in Musul konsolosluğunu basması ve tüm çalışanları rehin
alması, işbirliği içinde olduklarından böyle bir şey beklemedikleri için,
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğini şoke etmiştir. IŞİD ile girilen işbirliği
rehine krizinin çözümü ile daha da ileri boyuta taşınmıştır. Yusuf Ziyad isimli Kürt analizcisi o günleri
şöyle ifade etmiştir "AKP ve
Erdoğan hükümeti kendi kamuoylarında daha da rezil olmamak için alttan alta bu
örgütle temas içine girmişlerdir. Onlara yakın kaynaklardan aldığımız bilgiye
göre IŞİD Erdoğan hükümetinden aldığı esirler karşılığında fidye
istememektedir. IŞİD’in esirler karşılığında Erdoğan’dan istediği şey; Urfa’nın
Ceylan pınar sınırında büyük bir güç ile Rojava’ya geçmektir. Mevcut durumda
IŞİD ile Erdoğan arasında ki pazarlık bu sınır üzerindeki geçişlere
dayanmaktadır" (Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi) rehine krizi sorununun çözümü sonrası
geçişlerin ne kadar sık olduğu ve hiç müdahale edilmediği, her türlü lojistik
desteğin sağlandığı, tırlar dolusu silah gönderildiği bilinmektedir.
Erdoğan/Davutoğlu
savaş kliği çaresizdir. Çaresizliğini ve güçsüzlüğünü IŞİD ile işbirliğine
giderek aşmak istedi, ancak emperyalistlerin sıkıştırması sonucunda IŞİD'e
karşı bazı önlemler almak zorunda kaldı. Son olarak İncirlik Askeri
Üssü'nün IŞİD ile savaşta kullanılması ilişkileri oldukça limonileştirdi.
IŞİD'in internet üzerinden yayımlanan Türkçe dergisi Konstantiniyye'nin birinci sayısında Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehdit ve eleştiri yer almazken ikinci sayısında AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan'a yönelik sert ifadelerin yer aldığı görülüyor.
IŞİD'in internet üzerinden yayımlanan Türkçe dergisi Konstantiniyye'nin birinci sayısında Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehdit ve eleştiri yer almazken ikinci sayısında AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan'a yönelik sert ifadelerin yer aldığı görülüyor.
"BBC Türkçe'de yer alan
habere göre, Yeni sayıda ..Türk hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'a yönelik sert ifadelere yer verildi.'Son dönemde garip tavırlar sergileyerek
İslam devletini karşısına almak isteyen Türkiye devletinin PKK'ya verdiği
destek ve tavizlerle bölünmeye doğru yol aldığını da izah etmeye çalıştık. Erdoğan'ın Kürt 'devleti' başlıklı yazıda 'Erdoğan'ın bilerek veya bilmeyerek, direkt
veya dolaylı olarak her gün bu ateist örgütü besleyip büyüttüğü" (aktaran,Cumhuriyet
ve T24 İnternet sitesi,22.07.2015)
Olası
koalisyon hükümetinin dış politikada özellikle Suriye politikasında değişikliğe
gidilmesi IŞİD'i harekete geçiren etkenlerden biri olarak da düşünülebilinir.
23.07.2015
Comments
Post a Comment