Savaş ve
Tavır
Biz
sosyalistler sınıf mücadelesi temelinde burjuvazi ve proletarya olarak
saflaşmak ve proletarya cephesinde severek yerimizi almak isteriz. Ama ne yazık
ki ülkemizin mücadele tarihi bizi ezen ulus ve ezilen ulus saflaşmasında yer
almayı dayattı. Sınıf mücadelesinden vazgeçmeksizin ve onun gereklerini yerine
getirmekten kendimizi alıkoymadan mazlumların, ezilenlerin ve hakları gasp
edilmişlerin cephesinde yer almak tarihi bir sorumluluktur.
"Bölücü",
"bölme", "ihanet", "vatan haini" söylemli
propaganda kitleler üzerinde çok etkin hegemonya oluşturmuştur. Devrimciler
bile bu hegemonyanın etkisinde olduğundan "Kürtlerin kendi kaderini tayin
etme hakkı vardır" diye bilmekten özellikle kaçınmaktadır. İki halk
arasındaki dostluk, kardeşlik, güven ve sevgi kendini insan olma temelinde
eşitlemekle ve hakları dile getirmek ile gelişebilir. Ezen, ezilen ile kendini
eşitler ise ve onun haklarını dile getirirse ezilen de ezenden kendisine bir
kötülük gelmeyeceğine ikna olur.
Evet, Kürt
Özgürlük Hareketi diye tanımlanan bugünkü Kürt başkaldırısı burjuva
karakterdedir. Kapitalist sistemi ve de emperyalizmi karşısına almadığı gibi
onunla mücadele de etmemektedir. İşçi sınıfı mücadelesi, dolayısıyla sosyalizm
ile bir ilişkisi yoktur. Bütün önerdiği çözüm ve toplum modelleri kapitalist
sistemin içindedir. Ulusal hareketin sadece bu özelliğine bakarak, yani burjuva
karakterdedir, sosyalizmi hedeflememektedir, hatta emperyalizm ile ittifaklara
girmektedir diyerek bu hareket sol değildir, devrimci değildir nitelemesini
yapmak doğru değildir. Bu kurgudan hareket edenlerin 1908 Türk burjuva
devrimini açıklayabilme ideolojik zeminleri yoktur.
Bir
hareketin devrimci özellik taşıyor olması onun eskinin yerine daha ileri olan
yeniyi kurmayı amaç ediniyor olmasıdır. Dünyanın hangi coğrafyasında olursa
olsun ezilen ulusun ezen ulusa karşı başkaldırması daha ileri bir harekettir ve
devrimcidir. Niteliği gereği bütün burjuva karakterli hareketler eninde sonunda
kapitalist sistemin içinde var olurlar. Ama bu ezilen ulusun devrimci bir
hareket olduğunun inkarı olamaz. Ve son cümle; burjuva karakterli ulusal
hareket sınıf mücadelesine öncülük edemez, dolayısıyla sömürü düzeninin yani
kapitalizmin son bulması için devrimi ilerletemez.
Son cümle
diye yazdım ama şunu da eklemek istiyorum: Sınıf mücadelesinin gelişemediği,
ezilen ulus mücadelesinin geliştiği ülkemizde burjuva karakterli Kürt Özgürlük
Hareketi sosyalist solu tahakkümü altına almıştır. Burada sorun Türkiye
sosyalistlerin beceriksizliği, öngörüsüzlüğü, yanlış örgüt, mücadele
biçimlerini hayata geçirmiş olmasındadır. Kendi tarih bilincine dahi ulaşamamış
sosyalist hareketin bu gerçekliği görmesi/kabul etmesi ne yazık ki olanaklı
değildir. Bu egemenliğinden dolayı küçük burjuva kıskançlığı ve duygusallığıyla
ezen ulus hareketine tepki göstermek hatta onu sol değil, devrimci değil diye
nitelemek ezilen ulusa büyük saygısızlıktır. Kürt Burjuva Hareketini eleştirmek
başka şeydir ama onu karalamak ve karşı devrim saflarda göstermek başka şeydir.
Kürt
Burjuva Hareketine destek olmak demek onun yanlışları karşısında sessiz kalmak
demek değildir. Tam tersine yanlışlarının üzerine acımasızca gitmek, tüm kamuoyuna
duyurmak her sosyalistin boynun borcudur. Otobüs yakma gibi, çöp bidonlarına
bomba koymak gibi sivillere zarar verici her eyleme karşı çıkmak vazgeçilmez
görevdir. 21.08. 2015
Comments
Post a Comment