İslam Türk Diktatörlüğünün Yeni Yönetme Politikası -3-

Yazının bu bölümü biraz gecikti. Ancak bir şey kaybedilmedi. Hatta yönetmede kullanılan araç ve yöntemlerin ne olduğu bu geçen süre içinde daha da belirginleşti.

Devletin bütün kurumlarını ele geçirmiş olan İslam Türk burjuvazinin temsilcisi Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği iç politika da şiddet, baskı ve teslim alma uygulamalarını artırarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyor.

Daha önceki iktidarlarda görülmeyen yerel, hatta mahalle düzeyinde sokağa çıkma yasakları, Kürt hareketinin şehir militanlarını yok etmeyi hedefliyor. Bu biliniyor. Ancak Kürt halkı militanlarına sahip çıktığı için diktatörlük acımasızca saldırıyor. Polis, Özel Tim ve Esudallah silahlı teşkilatı ile yaptığı her türlü operasyon çare olmuyor. Bir anlamda diktatörlük yetersiz kalıyor. Şehirlerdeki operasyona askeri uzak tutma gayreti içinde olan Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği çaresizliğinin ve Kürt şehir militanlarının direnişiyle baş edememesi sonucunda askeri tankıyla, zırhlı araçları ile göreve çağırıyor.

Şimdi burada bir parantez açarak içine şunları yazmak gerekiyor. Bir; neden bölgede Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etmiyor? İki; yasalar iktidara yetki verdiği halde bugüne kadar neden askeri kullanmadı?

Diktatörlüğün, F. Gülen cemaati ile giriştiği iktidar kavgasında Generaller ile ittifaka gittiği biliniyor. Yani Generaller ile diktatörlüğün arası oldukça iyi düzeyde gözüküyor. Böyle olmasına rağmen ve Kürt Hareketini ezmekte hem fikir olunmasına rağmen neden OHAL veya sıkıyönetim ilan etmiyor? Böyle bir ilanı MHP hararetle savunuyor. Yani AKP dışında destekte hazır.

Açıklayalım; Savaş ortamlarında inisiyatif silah, tank, top, tüfek, bomba kimdeyse onun eline geçer. OHAL demek veya Sıkıyönetim demek Generallerin topu Erdoğan'ın ayağından alıp Erdoğan'ı savunmada bırakmak demektir. Şu anda top Erdoğan'da istediğine pas atıyor, istediğine atmıyor.İstediğini pozisyona sokuyor istemediğine açıktan faul yapıyor ama hakem/hakimler onun adamı olduğu için "devam" işareti veriyor.

Kendisinin başlatmak zorunda kaldığı Kürtler ile savaşta Erdoğan şu an sadece jandarmayı şehrin sokaklarına sokmakla kazanacağını umuyor. Ne yazık ki bunu başaramayacağı görülüyor. Görenlerden biri de Kürtlerin hain ilan ettiği AKP milletvekili Orhan Miroğlu oluyor, ve "Öcalan'ı yeniden hatırlamanın zamanı gelmedi mi?" diye soruyor. Diktatörlüğün hayal presti Davutoğlu "dağlarda bitirdik, şimdi sıra şehirlerde bitirmeye geldi" diye nutuk atıyor ama direnişi kıramayacağını hatta giderek metropollere de yayılacağını görür gibi oluyor. Miroğlu'nun ve iktidar yanlısı bazı yazarların "Öcalan" ismini dillendirmesi durduk yerde olmuyor. Diğer yandan da Kürt hareketinin silahlı gücü olan PKK'yi yeni yöntemler ile baypas edip etkisiz hale getirmek istiyor. Daha önce de Leyla Zana'nın meclis yeminine ilişkin yazdığım yazıda "Artık HDP ile görüşmeyiz' ifadesi galiba karşılığını buluyor. Diktatörün inisiyatifinde yeni bir süreç Leyla Zana gibi düşünen, A. Öcalan'a daha yakın olan belki de içlerine birazda Mazlum Der çizgisinde olan ve aynı zamanda Kürt halkı tarafından reddedilmeyecek dini önderlerinde içinde bulunduğu bir heyet ile görüşmeler başlayabilir" diye yazmıştım. İşte şimdi bunun ip uçları görülmeye başladı. Üçüncü "Çözüm süreci"ni başlatmak... Birincisi Habur'da sona ermişti. Bir yıllık savaşın sonunda kimse kimseyi yenemediği için ikincisi başlamak zorunda kalmıştı. İkincisi Dolmabahçe mutabakatını Erdoğan'ın ret etmesi ile bitmişti. Şimdi sıra üçüncüsünde ama Generaller ile girilen ittifak var. PKK'nin ve HDP'nin dışında tutuluyor olması Generalleri ikna eder mi? Yaşayıp göreceğiz.

Diktatörlük, Kürtler ile savaşıyor ama metropollerde de boş durmuyor. En küçük hak arama ve demokratik eylemi anında "kahraman polisi" ile gazlayıp, yaka paça gözaltına alıyor. Sivas Demir Çelik İşçileri maaşlarını istiyor diye polisler düşmana saldırır gibi saldırıyor. Yürüyüşler yasaklanıyor. Bu arada "mahalle baskısı" tarzından dini referans alarak İslam'a uygun olmayan etkinliklere saldırıyor, terör estiriyor.

Yeni bir aracın daha devreye sokulduğu görülüyor. Gerçi çok da yeni denilemez ama yıllar sonra tekrar kullanıma sokulması yeni algısına neden oluyor. Kürtlerle savaşta MİT'in içindeki bir grup, Özel harekatçılar ve suç örgütü elemanları ile illegal silahlı örgütlenmeye gitmişlerdi. Devletin faşist kliği Susurluk'ta kamyona çarpması ile açığa çıkmıştı. Bu konuya ilişkin o tarihlerde bir çok yazılar yazdığıma İzmir Adliyesinin mahkeme salonları tanıktır. Uzatmıyorum. Refahyol hükümetinin düşmesi ile yani 28 Şubat muhtırası sonrası Kürtlerle savaşta bu uygulama terk edilmişti. Ancak Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğinin yeniden benzeri ilişki içine girdiği görülüyor.

Suç örgütü elebaşısı Sedat Peker ile Erdoğan hiç sıkılmadan, utanmadan birlikte medyaya fotoğraf verebiliyorlar. Bayırbuçak Türkmenlerine yardım ayaklarından birini Sedat Peker'in "ekibi" oluşturuyor. Yani lojistik destek olarak görev yapıyor. Belki de Osmanlı Ocakları teşkilatı bunlardan oluşuyor. Ama bu teşkilatta sorun olduğu anlaşılıyor. Ya gelen tepkilerden ya da klikler arası çatışmadan Erdoğan, Osmanlı Ocaklarına son günlerde tepki veriyor ve ardından yüzlerce üye istifa ediyor. Dönen dolabın ne olduğunu anlayabilmek için henüz bir bulguya rastlanmıyor.

Özetlersek;
- Alevileri kazanmak için Cemevlerine statü kazandırılacak ve dedeler maaşa bağlanacak. Böylece mezhebe dayalı politika yapma kamufle edilecek.
- Gerek Kürtler ile savaş, gerekse Suriye savaşı dini savaş karakterine kazandırılma faaliyetlerine hız verilecek. Böylece hem Müslüman inanç sahipleri siyasallaştırılacak, hem de milliyetçi duygulara hitap edilecek.
- Doğrudan diktatörlüğe bağlı İslam inancını bayrak edinmiş yeni gizli silahlı bir örgütlenme ihtiyaç duyulduğunda kullanıma sokulacak.
- Diktatörlüğün yan örgütü olarak suç örgütü elemanları ile işbirliğine gidilecek.
- İslamcı burjuvazinin hızla büyütülmesine devlet ve yerel yönetimler tarafından geniş olanaklar sağlanmaya devam edilecek.
- Emekçilerin yarattığı değere daha fazla el konularak nüfusun yüzde birinin zenginliği çoğaltılacak.
- 657 kaldırılacak, memurların iş güvencesi "deve" edilecek.
- Bir türlü ele geçirilmeyen meslek örgütleri olan odalar yasalar ile bertaraf edilecek.
- Kaçak işçi çalıştırılmasına göz yummaya devam edilecek, gerekirse Suriyelilere çalışma izni verilecek.
- Okulların eğitim müfredatları Sünni İslam anlayışına göreve düzenlemelere hız verilecek.
- 3 yaşındaki küçücük çocukların kuran kursu eğitiminden geçirilmesi bütün çocukları kapsayacak hale getirilecek
- Okul yaşındaki çocukları hafızlık eğitimine gitmesi teşvik edilecek.
- Medya kullanılarak, haber yorumlar, dizi filmler, tartışma programları, tiyatro, müzik ve sinema ile toplumun dini ideoloji ile "eğitilmesi", "bilgilenmesi" sınırsız yapılacak
- PKK ve HDP'yi dıştalayan üçüncü "çözüm süreci" ortam oluşursa başlatılacak.
- Yeni çıkarılacak yasalar ile genel anlamda devlet aleyhine yayın yapılması engellenecek.
- Bütün devlet kurumlarını ve üst düzey kadroları yargıdan muaf duruma getirilecek.
- Cemaat yayınlarına, Doğan Medya grubuna, Cumhuriyet gazetesine, İş bankasına el konulacak ve son aşamada CHP kapatılacak.
- İçeride ve dışarıda savaş politikalarına devam edilecek.   
-Ve en önemlisi ne yapılıp yapılıp başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçilecek.

Bu belirtiklerimin hepsi bir anda olmayacak. Aşama aşama gerçekleşecek. Öyle görülüyor ki eğer büyük bir ekonomik bunalım olmazsa içerideki muhalefetin Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği iktidarını yıkabilmesi olanaklı değil. Ne yazık ki 13 yıldır AKP iktidarına karşı izlenen politikalar böyle gösteriyor. CHP bu yapısı ile bu politika yapış tarzı ile İslamcı burjuvazi iktidarını yıkıp, "laik seçkinci burjuvazinin" iktidarını kurmasından oldukça uzak. Sosyalistler ise etkisiz. 12 Eylül darbesi sonrası izledikleri politikaya bakılırsa etkin maddi bir güç olacaklarının işareti görülmüyor. Kürt burjuva hareketinin kiminle ne şekilde uzlaşacağı ise kaygan zeminde seyrediyor. Eee bu durumda geriye ne kalıyor? Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğinin sonunu galiba kendi savaş politikaları getirecek gibi görünüyor. Ortadoğu enerji kaynaklarından pay alma, eski Osmanlı topraklarında yeniden lider/yönetici güç olma hayalleri uğruna çıktıkları savaştan alacakları büyük bir yenilgi ile okkanın altına gideceklerin işaretleri görülüyor. Son günlerde Erdoğan muhaliflerinin neredeyse yarısının gizli Putin'ci olmaları bu yüzden. 15.12.2015


Comments