İflas Eden Yeni Osmanlıcılık,
Kürtler ve Sosyalistler
Bu yazı iki bölümden
oluşuyor. Birinci bölüm İslam Türk Diktatörlüğünü, ikinci bölüm genel anlamda
solu ama özel olarak sosyalistlerin Kürt hareketi ile olan ilişkilerini konu
ediniyor.
Eski Osmanlı İmparatorluk
sınırlarında belirleyen güç olma sevdası umutsuz bir aşka dönüşüyor.
Sevdiğinden yüz bulamayan erkeğin sevdiğini öldürme süreci yaşanıyor. Artık
ısrar hem kendilerinin, hem de ülkenin çok acı çekeceği günlere doğru hızla yol
aldırıyor.
Tarih, Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğinin memleketi bölen
kişilikler olarak yazacaktır.
Emperyalizm, Skyes-Picot tarafından çizilmiş Ortadoğu
haritasını yeniden şekillendirme sürecini bir adım daha ileriye götürmektedir.
Şu bir gerçektir; emperyalistler Ortadoğu enerji
kaynaklarının, ticaret geçiş yollarının ve İsrail’in güvenliği için Ortadoğu'yu
yeniden dizayn etmektedirler.
Bugün bu strateji Kürtler üzerinden pratikte
şekillendirilmektedir.
Kürtlerin tarihi, aynı zamanda, sürekli emperyalist bir güce
yaslanarak başkaldırı tarihidir. Geçmişte özellikle İngiltere, hatta zaman
zaman Rusya’dan aldıkları destekler ile kendi amaçlarına ulaşmak istemişler, ancak
taaa ki II. Körfez savaşına kadar başarılı olamamışlardır. II. Körfez Savaşı
sonrası emperyalizmin, özellikle Birleşik Devletler emperyalizminin desteği ve
korumasıyla Kuzey Irak’ta otonom Kürt yönetimini kurabilmişlerdir. Suriye iç
savaşında da Kürtlere her türlü desteği vererek ikinci bir Kürt otonom yapısını
sağlamlaştırmaya çalışmaktadırlar.
Suriye’de oluşturulan Kürt Kantonları Irak’taki Kürt
Yönetiminden biraz daha farklıdır. Sınıfsal olarak her ikisi de Kürt burjuva
yönetimleridir. Ancak siyasi olarak bazı farklılıklar içermektedir. Suriye Kürt
Kantonları Yönetimini elinde bulunduran PYD’nin Türkiye’deki PKK ile siyasal
çakışmasından hareketle şunu söylemek olanaklıdır: Kapitalist sistem içerisinde
küçük mülkiyet temelli kooperatif toplum yapısını öngörmektedir. Bilinen, ama
Öcalan’ın kendine özgün bir toplumsal örgüt modeli olduğunu iddia etti yapı
kapitalist üretim ilişkileri temelinde yükselmektedir. Oysa Irak Kürt
Yönetiminin toplumsal yapısında küçük üretimi içeren kooperatif örgütlenme
görülmez ve yönetici Barzani ailesi içinde önemi yoktur. Irak Kürt Yönetimi
acımasız kapitalist ilişkileri en ücra köşelere kadar taşımaktadır.
Suriye Kürt Kantonlarının siyasal olarak en önemli özelliği
Türkiye Kürt Hareketi ile olan dolaylı ilişkisidir. Suriye Kürt Kantonlarının
Türkiye’nin Güney sınırı boyunca yer alması ve Türk Yönetimine biat etmemiş
olması Türkiye Kürtlerini Türk devletine karşı başkaldırıya teşvik etmektedir.
İslam Türk Diktatörlüğüne biat etmeyen, onun iradesini kabul
etmeyen Kürtler Ortadoğu’ya inmekte en büyük engeli oluşturmaktadır.
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği emperyalistler ile işbirliği
içine girmiş olan Kürt Hareketinin amacını görmüştür. Emperyalist plan Suriye
Kürtlerini ilk aşamada özerkliğe kavuşturmak sonra ki aşamalarda Türkiye
Kürtleri, zamandaş olur veya olmaz, İran Kürtlerini de özerk yapılar halinde
örgütlemektir. Son aşama ise “bağımsız” Kürt devletini kurmaktır. Bu planı
bütün burjuvalar bilmektedir. Her ülke burjuvaları kendi amaçlarının
gerçekleşmesi şeklinde emperyalist amaçları çekiştirmektedir.
Ortadoğu haritasının yeniden çizilmekte olunan bu aşamada
emperyalistlerin en önemli gücü ve “esas” oğlanı Kürtlerdir. Kürtlerde yüz
yıllardır özlemini duydukları kendi devletlerini kurma sevinci ile yüklenen
görevi layıkıyla icra etmektedirler.
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliği, Yeni Osmanlıcılık hayallerini
yok eden bu emperyalist planı bozmak için çok yanlış yol seçmiştir. Başka bir
şeyde beklenemezdi. Onların siyasal anlayışı ancak böylesine ve ülkeyi
bölünmeye götüren bir yol seçebilirdi. Çözümü şiddet politikalarında aramıştır.
Baskı, terör, sindirme ve hatta inkar etme politikalarının
çözüm olmasının olanağı yoktur. Bu politikalar daha çok emperyalist destekli
Kürtlerin hızla Türkiye coğrafyasını bölerek kendi yönetimlerini kurmaya katkı
koyar.
Yakın tarihte bunun örneği vardır.
Emperyalistler Yugoslavyayı bölmek için her türlü
sahtekarlığı, teşviki yaparak cumhuriyeti oluşturan özerk yönetimleri
kışkırtmışlardır. Miloseviç, emperyalist kışkırtmaya karşı Sırp olmayan diğer
halklar üzerinde acımasız bir terör politikası uygulamıştır. Miloseviç’in de
amacı şüphesiz Yugoslavyayı bölmek değildi, birliği sağlamaktı ama ne yazık ki
terör politikaları ile onbinlerce insanı katlederek, korkunç bir iç savaş
yaşanmış ve bugün Yugoslavya diye bir ülke kalmamış, emperyalistler beş ayrı
devlet, iki tartışmalı federatif yapı çıkarmıştır.
Erdoğan/Davutoğlu savaş kliğinin niyetleri her ne kadar
ülkenin birliğinden yanaysa da uyguladıkları politikalar ülkeyi hızla bölünmeye
doğru itmektedir. Eğer bu politikalarda ısrar devam ederse tarihe ülkeyi
bölenler olarak geçeceklerdir. (17 Şubat 2016, devam yazısı sosyalistlerin
tutumu ile ilgili)
Comments
Post a Comment