Mücadele Biçimleri ve Devrimci Eylemi Belirleme Kriterleri

Bu yazı sadece siyasi mücadele alanıyla sınırlıdır.

Dünyayı ve sistemi değiştirmek için siyasi örgüte gereksinim olduğu bilinir. Çünkü kitlelerin kendiliğindenci mücadelesi bir yere kadar gelir, yenilir ve tekrar sistem içinde sönümlenir. Bu yüzden Lenin “işçi sınıfına bilinç dışarıdan iletilir” demiştir.

Mücadele etmeden devrim olanaklı değildir. Çok çeşitli mücadele biçimleri olduğu bilinir ve her aşamada yeni mücadele biçimleri saptanır. Örneğin Gezi Direnişinde hiç kimsenin öngörmediği mücadele biçimlerini kitleler kendiliğinde saptayıp hayata geçirmişlerdir. Bu yüzden bizlerin kitlelerden de öğreneceğimiz çok şeyler olduğunu hiç ama hiç unutmamak gerekir.
Siyasi örgütün mücadele örgütü olduğu da biliniyor. Her siyasi örgüt kendi örgüt yapısına ve öngördüğü devrim anlayışına göre temel ve tali mücadele biçimlerini saptar. Ancak bu mücadele biçimleri koşullar ne olursa olsun mutlaka uygulanacak, değişmeyecek ve yenileri benimsenmeyecek değildir.

O halde hangi mücadele biçimi veya eylemlerin hayata geçmesini neler belirler?
Soru budur.
Sağ ve sol sapmalar daha çok bu aşamada ortaya çıkar.

Kapitalist sistemi yıkıp yerine sosyalist sistemi kurmayı amaçlamış siyasi hareketlerin işçi sınıfı mücadelesini daha ileriye götürmek için kullandığı yöntem Marksist yöntemdir. Bu yöntemden uzaklaşıldığında yanlışa düşmek kaçınılmazdır.

Sosyalist devrimi hedeflemiş her siyasi hareketinde Marksist yöntemi kullandığı bilinir. En azından beyanlar öyledir.

Devrimci örgüt, mücadele/eylem biçimlerini saptarken objektif ve sübjektir olguların değerlendirilmesinden hareket eder.

Sübjektif olanlar:

1-Örgütün durumu (kitleler ile ilişkisi, örgütsel yapının sağlamlığı, alandaki varlığı)
2-Kadroların niteliği
3-Lojistik yapı ve alanın durumu
4-Teknik donanım
Bunlar genel olanlardır, ayrıntılandırma o anki eylemin amaç ve hedeflerine göre saptanır.

Objektif koşullar:

Örgütün her eylemi yapabilecek düzeyde olduğunu varsayalım. Örneğin ülke genelinde başkaldırıyı yapabilecek düzeyde örgütsel bir yapıya ulaştığını kabul edelim. Yani sübjektif durum mükemmel, eee iktidar için eyleme geçilir mi?

Kesinlikle sübjektif durum yeterli değildir, objektif koşullar oluşmamışsa, uygun değilse eyleme geçmek intihardır. Aynı zamanda kitle kırımıdır.

İşte bütün kıyamet burada kopar. Objektif durumu doğru çözümleyemeyenler, eylemleri ile işçi ve emekçilerin mücadelesine zarar verirler.

Objektif durumu saptamak için geçmiş sınıf mücadelelerinden oldukça birikimimiz var. Tarih bize çok güzel miraslar bırakmış, ayrıca Marksizm'in ustaları teorik yol göstericilikte de bulunmuşlar. Ustalar masa başında yapmamışlar bunu. Bizzat içinde bulundukları süreçte sınıf mücadelesi alanından çıkarmışlar.

Peşinen, şunu da belirtmekte fayda var; Biz devrimciler asla şiddet yanlısı değilizdir. Tam tersine barıştan yanayız ve hiçbir zaman zorunda kalmadıkça şiddete başvurmayız.  Bu yüzden o tertemiz sakallı, bilge kişi, barikat savaşlarının generali Engels “Mösyö burjuvazi silahı önce sen çek” der.

Lenin “kitleler kendi deneyimleriyle öğrenirler” derken, şiddet içermeyen mücadele yöntemleriyle hak arama mücadelesi veren kitleler egemen sınıfın baskı ve terörü karşısında şiddetten başka çare kalmadığını öğrendiklerini belirtir.

Che “hileli veya hilesiz seçimle işbaşına gelmiş olan iktidarlar döneminde gerilla gelişemez” açıklamasıyla silahlı mücadele için objektif koşulların olgun olmadığını kasteder.

Ve yakın tarihte en açıklayıcı konuşmayı 1969 yılında OLAS kongresinde (Latin Amerika Devrimci Örgütleri Kongresidir) Fidel Castro yapar.

Kongrede iki çizgi tartışır. Birinci çizgi özellikle Sovyetler Birliği çizgisindeki örgütlerin barış içinde devrim tezini savunanlar, koşullar ne olursa olsun asla devrimci şiddetten yana olmayanlar.

İkinci çizgi; her aşamada gerilla savaşını savunanlar.

Tartışmaların sonunda Fidel Castro söz alır özellikle gerilla savaşını savunanlara hitaben “Örgüt var olsa bile eğer objektif koşullar silaha başvurmak için uygun değilse işte o zaman biz barışçıl mücadele biçimleri olarak nam salmış olan mücadele biçimlerine başvururuz.” der.

Gelelim ülkemize; Mahir Çayan “Neden şehir gerillası savaşına başlandı?” diye sorar ve "sübjektif, objektif" nedenler diyerek, iki başlık altında bu soruyu yanıtlar. Bu yanıtta en önemli cümle “Dev-Genç’in eylemlerinin kitlelerde daha sert ve yadırganmayacağı uygun ortam yaratmış olmasıdır” açıklaması ile objektif koşulların uygunluğuna dikkat çeker.
Sonuç olarak mücadele biçimleri özellikle kitlelerin objektif durumu doğru çözümlenerek belirlenir.

Objektif ve sübjektif koşullar uygun olabilir ama hangi eylem biçiminin saptanıp hayata geçeceğinin de ölçütleri vardır. Objektif ve sübjektif koşullar uygun diye haydi silaha sarılalım olmaz.

Belirttiğim iki koşul oluşmuşsa eylem biçimi olarak işçi ve emekçilerin örgütlülüğünü geliştirecek, ideolojik ve kültür olarak zenginleştirecek, devrime olan güven ve inancı yükseltecek, moral motivasyon olarak katkı koyacak ve kazanımlarını artıracak en uygun olan eylem biçimi seçilir. Eğer bir eylem işçi ve emekçilerde bu belirttiğim etkileri yapmıyorsa o eylem yanlıştır.

Bitirirken şunu da belirtmekte fayda var; çünkü yapılan hatalardan biri de ne yazık ki bu. Kitleler barışçıl mücadele biçimleri ile hak arama mücadelesi veriyorsa ve giderek kitlesel katılım artıyor ülke geneline yayılıyorsa silahlı eylemler yapılmaz. Bu aşamada yapılan silahlı eylemler kitle mücadelesine vurulan büyük darbedir; iktidarın her türlü baskısına, terörüne zemin ve meşruluk yaratır. Böyle bir aşamada patlatılacak silahlar kitlelerin sokaklardan, meydanlardan çekilmesine neden olur. Tersi durumda söz konusudur. Yani kitlelerin barışçıl mücadeleleri iktidarın şiddeti karşısında yenilmiştir ama kitleler devlete öfke duymakta fakat bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamaktadır. İşte böyle bir aşamada silahlı eylemler hayata geçirilir. Devletin hegemonyasından kopmuş, yenilmiş ama öfke ve hırs için olan kitlelerin doğru eylemler ile yeniden harekete geçmesi sağlanır.

Kısaca özetlersek; silahlı eylem amaç değil, araçtır. 05 Mart 2016

Not: Bütün alıntılar mealen yapılmıştır. 
  



Comments