Erdoğan - Davutoğlu
kavgası: Yönetim Krizi
Bunların
hepsi komplocu, hepsi darbeci, zerre kadar demokrasiye
inanmışlıkları yok.
Özendikleri, "ecdadımız,
ecdadımız" diye övündükleri, gurur duydukları Halife Sultanlarından hiç
farkları yok. Alternatifi yok etmekte en az Sultanları kadar acımasızlar.
Sevgi
nedir bilmezler. Asla insanı insan olduğu için sevmezler. İnsanı sevmeyenlerin
doğaya saygısı da olamaz, olmaz. Derelerin suyunu kuruturlar, ormanları yok
ederler, memleketin en güzel koylarının betonlaşmasından hiç rahatsız olmazlar.
Ecdatları,
öz evlatlarını, kardeşlerini boğduruyordu. Bunlarda bin bir çeşit tuzaklarla birbirlerinin
kuyusunu kazıyorlar. Yalılarda
kurdukları merkezlerdeki maaşlı elemanlarını, kendilerine bağlı mahkemelerdeki
savcı ve hakimleri harekete geçirerek alternatifleri yok ediyorlar.
Ecdatlarının
saraylarında olan biten entrikaların daha fazlasını, daha büyüğünü, şeytanın
bile aklına gelmeyecek tezgahları kurmakta oldukça mahirdirler.
Amaçlarına
ulaşmak için yalanda sınır tanımazlar. Yalanı öyle büyük beceri ile propaganda
ederler ki neredeyse kendileri bile doğru olduğuna inanacak düzeye getirirler.
Hiç
utanma, arlanma yoktur. Kendi inançları doğrultusunda olanların yanlışlarına,
hatalarına, suçlarına kendilerine hizmet ettiği sürece sessiz kalırlar. Küçücük
çocuklara tecavüz olaylarında sessiz kaldıkları gibi. Sessizlikleri adeta
teşviktir. Daha da ileri giderler, tecavüzcünün vakfına sahip çıkarak medyaya
açıklama yapıp, bildiri yayınlarlar. Bu bildiri yayınlayanlar hırsızlık,
işkence, öldürme ve katliamlar karşısında sessizdirler.
Bunlar
"çocuk
gelin yoktur, tecavüzcü erkek vardır" sloganlı afişleri gördüklerinde midelerinin
bulandığını açıklayanlardır.
Bilim
düşmanıdırlar. Bilimsel zeminde gelişen teknolojiyi askeri ve silah olarak
güçlenmek için sınırsız kullanırlarda, insanın gelişimi olan her bilimsel
faaliyete karşıdırlar. Bilime dayanarak yapılan açıklamaları ellerinin tersiyle
iterler, ulemanın absürt açıklamalarına inanırlar. Sadece inanmakla kalmazlar
tüm topluma kabul ettirmek için ellerinden geleni ardına koymazlar.
Heeey
insan, hızla karanlığa, acımasız gericilik despotizmine sürüklenmeye daha ne
kadar sessiz kalacaksın?
Yaşadıklarımız
bizlere İslamcı burjuva kliklerinin iktidar kavgasında hangi aşamaya geldiğimizi
gösteriyor.
Öyle
bir kapitalist memleketteyiz ki; en şiddetli çatışmaların burjuvazi ile proletarya
arasında değil, bu çelişkilerin neredeyse görünmez olduğu, sürekli burjuvalar
arasındaki çelişkilerin yaşamımızı şekillendirdiği süreci yaşıyoruz. Bir yanda
TUSİAD da örgütlü büyük burjuvazi ile genel anlamda İslamcı burjuvazi
arasındaki çatışmalar, diğer yanda Kürt hareketi ile olan savaş ve son zamanda
buna İslamcı burjuva kliklerinin arasındaki çatışmalar gündeme oturuyor.
Erdoğan-Davutoğlu
savaş kliği birbirini yiyerek tüketmek üzere. Kaybeden; Yeni Osmanlıcılığın
teorisyeni "sadrazam" Davutoğlu. Kazanan; uygulayıcı Sünni İslam
Türkçüsü Erdoğan. Şöyle de demek olanaklı; Yeni Fetihçiler, rejimin siyasi
yapılanmasında bölündü. Bu şu anlama geliyor. Kaybedenler yeni ittifak
ilişkileri içine girebilir. Kiminle? Hemen yanlarında, daha önce iktidardan
kovulan, Mandacı İslamcılar var...

Evet,
şu anda Türkiye'de yönetme krizi vardır ve yaşanmaktadır. İstikrar 7 Haziran
seçimleri ile zaten çöpe gitmişti. Çöpten almaya çalışırken kirlendiler.
Medyanın
marifeti ile Kürtler ile olan savaş yokmuş gibi hayatımızda yer alıyor. "Terör ile yaşamaya
alışmalıyız" diyen iktidar sahipleri, bu durumu ne yazık ki topluma kabul
ettirdiler. Doğu'da savaş varmış, insanlar ölüyormuş, evler yıkılıp
yakılıyormuş, bir şehir yok ediliyormuş bütün bunlar olağan şeyler olarak görülür
oldu.
Bir
yanda yönetme krizi, diğer yandan savaşın olduğu ülkede istikrar olur mu?
Savaş
ve yönetme krizinde İslamcı Türkçüler tek adam diktasını kurmada bir adım daha
atmış oluyorlar. Yeni Fetihçilerin Davutoğlu kanadının iktidardan kovulması
şiddetin, terörün, zulmün ve baskının daha da artacağı anlamına gelirken,
gericiliğin daha da hızlanacağı, ele geçiremediği veya susturamadıklarını ele
geçireceği ve susturacağı günlere doğru gidiyoruz.
Egemen
blok arasındaki bu çelişki ve çatışmalardan sınıf mücadelesini geliştirme
fırsatlarının eskiye göre daha da fazla olduğunu unutmamak gerekiyor.
Umudu
büyütmek için önümüze çıkan fırsatları değerlendirebilen siyasi hareket topluma
ve insanlığa büyük hizmet etmiş olacaktır. (09. Mayıs. 2016)
Comments
Post a Comment