İslam Türk Devletinin Suriye Savaşı -1-
Savaşlara operasyon adı altında isim vermeyi en çok I. ve II. Körfez Savaşında Amerikalılardan duyduk. O gün bugündür bizim memlekette de her operasyona isim vermek moda oldu.
Ne demek "Fırat Kalkanı Operasyonu" Düpedüz Suriye savaşında müdahil olmak bu. Hani kişi ileriye süreceği fikrin doğruluğundan çok emin olduğunda cümlenin başına koyduğu sözcükle söylersek "resmen savaş bu"
İçeride ve dışarıda şimdilik küçük çaplı bir savaş yürütülüyor. Sadece ideoloji ile politika ile veya kişisel hırs ile açıklanacak bir savaş değil bu. Bu burjuvazinin ihtiyacı olan bir savaş. Enerji ve dış pazar sorununu çözemeyen ülke burjuvazisinin kârlarını artırmasının olanağı yoktur. Bugünkü sermaye birikimi de dış pazar gereksinmesini dayatırken, aynı zamanda enerji sorununu da çözmesi gerekmektedir. Bu yazdıklarım esas olan, aynı zamanda genel olandır da. Bir de savaş politikasını tetikleyen ekonominin askerleştirmesini unutmamak gerekiyor. Şüphesiz büyük işbirlikçi ve hızla büyüyen İslamcı burjuvazinin politik kadrolarının ideolojisi, inancı, kişilikleri, hırsları bu süreci şu veya bu şekilde etkilemektedir. İttihat Terakki'nin Talat/Enver ikilisinin ideolojisi ve inançları nasıl Osmanlı İmparatorluğunun bodoslama savaşa girmesini etkilediyse bugünkü diktatörlükte benzer şekilde etkilemektedir. Ancak diktatörlük, Talat/Enver ikilisinden oldukça hem şanslıdır, hemde devlet geleneğini oluşturan yaşanmışlıkların birikimleri ileri düzeydedir. Egemen sınıf kendi tarihsel birikiminden her fırsatta faydalanmayı bilir. Onun her fırsatı değerlendirmesi geniş emekçi yığınların kaybetmesi anlamına gelir.
Operasyon, barış, özgürleştirme, demokratikleşme gibi söylemler çoktan çöpte atıldı. Düpedüz savaş ortamındayız. Bu savaşın hukukunu da Olağanüstü Hal Rejimi (OHAL) oluşturuyor. OHAL diğer yandan diktatörlüğün yasal dayanağı oluyor.
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile memleketi yönetmenin mucidi Turgut Özal'dı. Turgut Özal bakanları belirlerken hepsine boş kağıtlara imza attırırdı. Sonrada gereksinme duyduğu alana yasa mı çıkarılacak, bakanların imzaladığı o boş kağıtlara metni yazdırır ve KHK olarak yayınlardı. Ülke genelinde OHAL olmadığı için Özal'ın çıkardığı KHK ömrü 6 aydı. 6 ay sonra meclise gelerek yasalaşma zorunluğu olduğu gibi aynı zamanda muhalefetin Anayasa Mahkemesine götürme hakkı da vardı. Ama günümüzde ülke genelinde OHAL olduğu için Binali Yıldırım hükümetinin bakanlarının imzalı boş kağıtlarına istenilen metni yazdırıp yayınlatıldığında ne Anayasa Mahkemesine götürme hakkı var, ne de meclise 6 ay sonra getirilip görüşme...Alsana tek adam yönetimi. Cuntacıların başarısız darbe girişimi Erdoğan'ın arayıp da bulamadığı fırsatı vermiş oldu. Başkanlık sisteminden daha da etkin bir sistem OHAL.
OHAL, savaş -iktidar buna terörle mücadele diyor- politikalarının hukuku olduğunu söylemiştim. Savaş ortamı devam ettiği sürece OHAL de devam edecektir. Bu demektir ki uzun zaman alacak.
İslam Türk Diktatörlüğü Rus savaş uçağını düşürdükten sonra Rusya'nın S-300 ve S-400 füzelerini Suriye'ye yerleştirip, Türkiye'ye yöneltmesi ve sonrasında da Türk uçaklarını düşüreceği anlamına gelen açıklamalar yaptığı tarihten, Erdoğan'ın özür dileyip Moskova yolunu tuttuğu tarihe kadar Türkiye IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyon güçlerinden birisi olmasına rağmen bir tek uçak uçuramamıştı. Erdoğan Moskova'da Putin ile görüştükten sonra uçak uçurabilme "iznini" aldı. Aldı da gençlik yıllarında Aliağa Rafineri kurulmasında stajer ajan olarak çalışan ve bizimkilerin o tarihte ona "Potin" diye hitap ettikleri yılların KGB ajanı Putin bu izni verirken Erdoğan'dan hangi tavizleri aldı? Şimdilik bilinmiyor ama yakında kokusu çıkar. Öyle kimse kimseye rica minnet bir şey vermiyor burjuvalar dünyasında. Her şey kendi çıkarına bakıyor. Yoksa geçmişte olduğu gibi Erdoğan'ın sırtını sıvazlayıp "sen yiğit adamsın koçum! gel senle anlaşalım sen Suriye'ye PYD'nin bulunduğu yere kadar gir bir yiğitlik ve kahramanlık destanı yaz ama bana da şu güzelliği yap" mı demiştir?
Birleşik Devletler sözcülerinin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, en azından bir yıldır "Cerablus operasyonu" masadaymış.
Öyleyse soru şu: Peki neden bugüne kadar hayata geçmedi?
İşte bu soruya verilecek doğru yanıtlar bizi gerçeğe götürecek. Siz diktatör medyasının yayınlarına bakmayın onlar her gün kahramanlık hikayeleri yazıp, dünyayı dize getiren adam diye Erdoğan'a methiyeler düzerler. Önemli olan Suriye hava sahasında koalisyonun önemli gücünü oluşturmasına rağmen tek bir uçak dahi uçuramayan Türk devleti neden şimdi "Cerablus Operasyonu" yaptığıdır.
Biri, bazı köşe yazarlarının yazılarında yer aldı: Türkiye'nin değişen Suriye politikası. Birleşik Devletler, ittifak içindeki devletten istemediği bir talep geldiğinde değişik politik taktikler ile oyalama yöntemlerini kullanıyor. Türk devletinin Suriye'de tampon bölge oluşturma talebi aynı zamanda Halep'e hatta Şam'a kadar uzanarak Esat'ı yıkmayı içeriyordu. Böyle bir politika hiç bir emperyalist güç tarafından kabul görmediği gibi Esat yönetiminin aktif destekçisi İran tarafından da şiddetle ret ediliyordu. Diktatörlük bütün ısrarına rağmen bu politikanın karşılığı olmadığını yaşayarak öğrendi. Paylaşım savaşının dışında da kalamazdı, o zaman bir yöntem bulunmalıydı. Bir süredir çelişki içinde olunan ve Yeni Osmanlıcılığın teorisyeni A. Davutoğlu'nun tasfiye edilmesi iflas eden dış politikadan kurtulma sürecini başlattı. Önce İsrail ile anlaşıldı, sonra özür dilenerek Putin'e koşuldu. Esas niyeti gizleyerek -ki diktatörlüğün en önemli özelliklerinden biri esas niyetini gizleyerek o an ki güçler dengesine göre şekil almak ama o süreçte esas niyetini gerçekleştirecek her fırsatı değerlendirmektir. Bu anlayış iki insan arasında olduğunda birinin diğerini suistimal etmesi olarak değerlendirilir- bütün emperyalist güçlerin izin verdiği ölçüde Suriye topraklarına girdi. İlginçtir neredeyse hiç bir doğru dürüst çatışma yaşanmadan IŞİD elinde bulundurduğu yerleşim yerlerini Türk Ordusuna bırakarak çekildi. (Futbolda buna şike deniliyor) Şu an da İslam Türk Diktatörlüğü esas niyetini ne kadar gerçekleştireceğini çatışma bölgelerinde test ediyor. Birinci hedef Kürtler, ikincisi tampon bölgenin yaratılması.(Tampon bölge konusunda başta Almanya olmak üzere AB mülteci tehdidinden kurtulmak için gizli destekleyicidir. Geçmişte Merkel'in açıklamaları bu yöndedir, anımsayalım.)
-Devam edecek-
Comments
Post a Comment