Suriye Savaşında Türkiye'ye Emperyalistlerin Verdiği Görev

Çin'de G 20 zirve toplantısı yapılıyor. Herkes, daha doğrusu Türk medyası özellikle diktatör yalakaları dünya liderlerinin Erdoğan ile görüşmek için randevu alma yarışına girdiğini yazıyor. Zirve başlıyor. Erdoğan bazen televizyonlarda bazen de ikili görüşmelerde. Evet, bir şeyin az da olsa değiştiği doğru, ama yalaka medyanın yazdığı gibi değil. Antalya'da yapılan zirve sonrası aile fotoğrafı için platformda yer alan diğer ülke başkan veya başbakanlarının ev sahibi Erdoğan'ı takmayıp da hemen yanında duran Obama ile tokalaşmalarını ve Erdoğan'ı pas geçip yerlerini almalarını anımsayın. İlk gelenlere gülümseyerek elini uzatmasını ve bu elin boşlukta kalmasını sonrasında da Erdoğan'ın yüzünde oluşan o tuhaf gülümsemeyi o günkü video görüntülerini internetten izleyebilirsiniz.

Evet, değişim var, yok değil. Emperyalistlerin Erdoğan ile görüşmesi memleketteki cuntacıların başarısız darbe girişiminde Erdoğan'ın zafer ile çıkması değil, esas olan Erdoğan'ın emperyalistlerin istediği Suriye politikasında hizaya geçmesi. Gerçi Türk medyası özellikle yalaka ve ırkçı medya bu hizaya gelmeyi farklı ve diktatörlüğün istediği, tercih ettiği politikaların emperyalistler tarafından kabul görmesi olarak gösterme gayreti içinde ama durum hiç de öyle değil. Bu yayınlar aynı zamanda diktatörlüğün şimdilik geri plana ittiği emperyalistlerin istediğini yaparken aynı zamanda ortaya çıkan en küçük fırsatta bile hemen uygulama alanına koymaya çalışarak, bir anlamda test ettiği Suriye paylaşım savaşındaki amacını da yansıtıyor. Diğer yandan şimdilik öne çıkmayan bu amacın da toplumda kabul görmesi için propaganda faaliyeti oluyor. 

Emperyalistler ne diyorlardı, IŞİD'i yenmek için "Türkiye Suriye sınırından IŞİD'in her türlü faaliyetine engel olmalı"

Diktatörlüğün Suriye savaşında yaklaşık üç yıldır Esat'ı yıkmak için uyguladığı politika sürecinde IŞİD, El Nusra gibi terörü yöntem olarak benimsemiş dinci şeriatçı örgütleri her türlü desteği verdiğini bilmeyen yok. Bu desteğin kanıtları olarak medyaya yansımış olan bir yığın belge var. IŞİD'in yaşaması için bir anlamda Türkiye'nin bu her türlü destek politikası oksijen oluyordu.

15 Temmuz başarısız darbe öncesi Suriye politikasının değişeceğinin işaretleri vardı, bu İsrail ile barışmakla başladı. Başarısız darbe girişimi bu süreci hızlandırdı. Hem diktatörlüğün kendine olan güveni, borsacı diliyle söylersek, tavan yaptı, hem de her türlü kötülüğü FETO/PDY örgütü yaptı diyebilmenin ortamı oluştu. Nitekim medyada bir süre Rus uçağının düşürülmesinde FETO/PDY örgütünün parmağı olduğu şeklinde yayınlar yer aldı.

Daha önce belirttiğim gibi diktatörlük yaşayarak Suriye politikasının çıkmaz olduğunu öğrendi. Diktatörlüğün önceki hükümetlere göre her şeyi çok çabuk öğrenme ve yeni duruma göre yeni politik taktikler saptama özelliği var. Bu gerçeği kabul etmeliyiz.  Öyle cahiller veya emperyalistlerin kuklaları değiller. Kendi ideoloji/politikaları doğrultusunda çıkmazdan kurtulmak için "bükemediği bileği öpen" görünen politikalara dönüşüm sağlama ve bu dönüşümü ile kazanımlar elde etme özelliği var. Bugüne kadar iktidarda olması ve giderek iktidarı tek elde topluyor olmasında bu politik özelliği oldukça etkili.

Emperyalistlerin istediği, Esat'ın yıkılması dayatmasından vazgeçmeyi kabul eden diktatörlük Rusya'dan özür dileyerek Putin ile Suriye üzerinde antlaşması, tabii ki bazı anlaşmazlık noktaları olacaktır, ama esas konuda yani Esat'ın yıkılması politikasından vazgeçerek IŞİD denilen örgüte karşı birlikte mücadele de hem fikir olunması ve Kürt Kantonlarını kabullenme Türk ordusunun Suriye savaşına girmesine, yoksa Suriye savaşının içine çekilmesine mi deseydim acaba? İzin verilmesinin birinci nedeni Obama'nın yaptığı açıklama ile netlik kazandı.

İlginçtir bu açıklamanın çok önemli olmasına rağmen, ki bu dün (4 Eylül) yapılan Cerablus ile Azez birleştirildi, IŞİD sınırdan uzaklaştırıldı, yani Türk sınırı IŞİD'e kapatıldı, açıklamaları ile birlikte düşünüldüğünde çok daha anlamlı oluyor. Ama ne yazık ki Türk medyası başka alanlarda dolaştığı için Obama'nın Suriye savaşında Türk ordusunun ne amaç ile yer aldığını açıklayan açıklamasını es geçtiler veya kimileri küçük bir haber olarak verdi.

Uzattım ama önemliydi. Türk ordusuna ne amaçla nereye kadar izin verildiğinin ifadesi bu. Obama Çin'deki zirve sırasında medyaya "IŞİD'i sınırdan birlikte püskürttük" diyor. Bu açıklamayı Birleşik Devletlerin havadan savaş uçaklarının karadan da özel kuvvetlerin ve istihbarat desteğiyle birlikte düşündüğümüzde daha da anlaşılır oluyor.

Yakında kokusu çıkar demiştim. Biri anlaşılmış oluyor. Şimdiye kadar IŞİD'e karşı savaşta kara gücü olarak kullanılan PYD'nin yerini demeyelim de PYD'den daha güçlü ve oldukça etkin olan Türk Ordusu Suriye'de emperyalistler tarafından harekete geçirildi. Ancak bu diktatörlüğün çıkarları ile çakışması ile olanaklı oldu. Böylece Türkiye sınırı IŞİD'e kapatıldı. Peki bunun karşılığında diktatörlüğün bir şeyler alması gerekiyor, yoksa durduk yerde ne işi var Suriye savaşında. Şimdilik görünen o ki diktatörlüğün yıllarca istediği tampon bölge kısmen, ama gerçek anlamda tampon bölge olarak değil, sınırdan içeride kimine göre 60, kimine göre 40, kimine göre 30 kilometrelik alan diktatörlüğün inisiyatifinde olacak. Kimileri daha önce terk ettikleri köylerine yerleştirilecek, bu da medya da abartılarak propaganda yapılacak. Şimdilik ortaya çıkan durumda her iki tarafında kazançlı olduğu şeklinde... Emperyalistler istedikleri Türkiye sınırının IŞİD'e kapatılması, IŞİD'e karşı Türk Ordusunun savaşması ve Kürt Kantonlarının kabulünün karşılığını aldılar. Diktatörlük ise Suriye topraklarında azda olsa bir alanda hakim olma ve oraya kendisi ile ilişkili silahlı güçleri yerleştirme, Kürt Kantonlarının birleşmesine engel olmayı başardı.


Şimdilik durum bu ama içeride ve dışarıda savaşa devam olunacak. Yarın nelerin değişeceğini, hangi ittifakların oluşacağını, hangi saflardan hangi saflara geçişlerin olacağını şimdiden görebilmek çok zor. (5 Eylül 2016) 

Comments