Suriye'de ateş kes ve Diktatörlük

Ne diyordu Erdoğan Çin dönüşünde "Şimdi Rusya ile Halep bölgesinde işbirliğini geliştiriyoruz. Bölgede ateşkesin ilan edilmesi için bir çalışma içindeyiz. ABD, Rusya, Türkiye dışişleri bakanlığı düzeyinde çalışıyor. Kurban Bayramı öncesi Halep'te bu ateşkes sağlansın, Halep halkı bombalardan kurtulsun istiyoruz" (5 Eylül 2016)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrhaim Kalın, NTV canlı yayınında Erdoğan'ın söylediğini tekrarlıyordu. "Bir an önce bölgede bir ateşkesin ilan edilmesi için çalışma içerisindeyiz. Bu konuda Türkiye, Rusya ve ABD Dışişleri Bakanları görüşüyor." (06.09.2016)

Gerek Erdoğan'ın gerekse onun sözcüsü olan İ. Kalın'ın açıklamaları İslam Türk diktatörlüğünün Halep'te ateş kes için oldukça etkin rol oynadıklarını, ABD, Rusya ve Türkiye dışişleri bakanları düzeyinde görüşmeler yapıldığını belirtiyorlar. Bu açıklamalar "biz Suriye'de çok aktif politika yürütüyoruz, bakın Halep'te bayramdan önce ateş kesin sağlanması için görüşme halindeyiz" oluyordu.

Bu mesajı pekiştiren açıklama Erdoğan'ın kaçak sarayda valilere hitabında geldi. Hem de öyle bir açıklamaydı ki Davutoğlu'nu bize anımsattı. Sanki Davutoğlu'ndan kopya yapıyordu. "Cerablus operasyonunun başarısı Suriye’deki bütün dengeleri alt üst etti. Başarı beraberinde yeni fırsat ve imkanları da getiriyor. Cerablus operasyonu dünyanın bölgeye bakışını değiştirdi. Bundan böyle bölgede Türkiye’nin göz önüne alınmadığı bir planın devreye sokulması mümkün değildir"

Ateşkese ilişkin resmi açıklama bugün, 10 Eylül, dışişleri bakanlığından geldi. Açıklama ateşkesin memnuniyet verici olduğu belirtilirken Erdoğan'ın yürüttüğü aktif telefon diplomasisinden de söz edildiği görülüyor. Başka bir tür açıklama da beklenmiyordu.

Bir devlete istedikleriniz yaptırabiliyorsanız esas partneriniz ile yapacağınız antlaşmada onu küstürmemeniz gerekir. Ona uygun yöntem bulmak için hangi heves içinde olduğuna dikkat edersiniz. İslam Türk Diktatörlüğü'nün küçük dağları ben yarattım havasında olduğunu Birleşik Devletler de Rusya da farkında yönteminizi ve ilişkinizi ona göre kurarsınız. Nitekim öyle olmuştur. Diktatörlüğü memnun edecek, dikkate alındığı işareti olacak telefon diplomasi ile "iş hal olunmuştur" Bizimkilerde şu an az da olsa havalardadırlar. Ama kazın ayağının öyle olmadığı ateşkes antlaşmasının içeriği bize anlatıyor.

Peki ne oldu?

Birleşik Devletler ve Rusya dışişleri bakanları İsviçre'nin Cenevre kentinde dün, 9 Eylül 2016'ta bir araya geldiler. Dört saat tartıştılar. Aralarında Türkiye'den kimse yoktu. Türkiye'nin hiç adı da geçmedi, aldıkları kararı basın açıklaması ile dünyaya duyurdular. Suriye genelinde 12 Eylül'de başlamak üzere ateşkesin uygulanmasına karar verdiklerini açıkladılar.

Hemen anımsatalım ne demişti Erdoğan "Halep'te bayramdan önce ateşkes uygulaması için çalışıyoruz" Erdoğan'ın Suriye genelinde değil, sadece Halep'te ateş kes istiyordu, isteği karşılanmadı.


Şimdi ne olacak?

Erdoğan'ın ifade ettiği "Türkiye göz önüne alınmadı" o zaman İslam Türk Diktatörlüğü'nün bir şeyler yapması gerekecek, ki ateş kes hangi kesimleri kapsayacağı, kimleri kapsamadığını biraz sonra üzerinde durduğumuzda diktatörlüğün işinin ne kadar zor olduğunu göreceğiz. Türkiye'ye rağmen Suriye genelinde ateş kes üzerine Birleşik Devletler ve Rusya antlaştıysa, büyük olasılıkla İran da bu antlaşmayı onaylıyordur, devre dışı bırakılmış ve amaçlarına ulaşmasının önüne özellikle ateşkes ile engel olunmakta olan diktatörlüğün bir şeyler yapması gerekiyor. Göreceğiz, emperyalistler mi yaman, diktatörlük mü yaman....

Gelelim ateş kesin kimleri kapsadığına ve diktatörlüğün politikalarını nasıl etkileyeceğine.

İki dışişlerinin antlaşmasına ilişkin Rusya dışişleri bakanı Lavrov ateş kesin en önemli unsurlarından birinin Suriye'de ılımlı muhalefet ile teröristlerin birbirinden ayrılmasıdır, diyor.

Bunun anlamı diktatörlüğe "ayağını denk al, biz senden IŞİD'e karşı sınır güvenliğini sağlaman için Cerablus'da etkin olmana ve oraya kadar girmene izin verdik, öyle gizli amaçların doğrultusunda sana hareket alanı tanımayız. Bizim istediklerimiz ölçüsünde Suriye topraklarında hareket edebilirsin" demek oluyor. Şimdilik El Bab'ın durumunun ne olacağı belirsiz. Türk Ordusu girecek mi girmeyecek mi, tam bir soru işareti. Emperyalistlerin tavrına bağlı olduğu anlaşılıyor. Çünkü El Bab her ne kadar IŞİD konturolündeyse de özellikle YPG için önemi bulunuyor. Şu anda gelişmelerin hangi yönde olduğunu bugünkü veriler ile kestirmek zor.

Birleşik Devletler de Rusya da YPG'yi terörist örgüt olarak değerlendirmiyor, tersine sahada işbirliği yaptıkları, IŞİD'e karşı savaşta kara gücü olarak kullandıkları en önemli örgüt olarak değerlendiriyor. Yani diktatörlüğe "YPG'ye dokunamazsın" diyor. Sonra  içinde YPG'nin en önemli güç olarak yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri de terörist örgüt olarak değerlendirilmiyor. Dolayısıyla bu örgütün hakimiyetindeki yerlere de diktatörlük bir şey yapamayacak. Bir de işin ters tarafı var ki ayıkla pirincin taşını cinsinden. El Kaide'den ayrılıp El Nusra örgütü olarak bilinen yapı Birleşmiş Milletler (BM) tarafından terörist örgüt olarak ilan edildi. Bu karar sonrası El Nusra ismini Fetih El Şam olarak değiştirdi. Ama Birleşik Devletler sözcüsü bizim için bir şey değişmez Fetih El Şam'da terörist örgüttür açıklamasını yaptı. Diktatörlük ise BM tarafından terörist örgüt olarak ilan edilmiş Fetih El Şam Cephesi ile ilişkisini sürdürmeye devam etti. Diktatörlüğün tankla, topla, uçakla, Özel Kuvvetler de dahil her türlü araç, gereç ve silahla desteklediği Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) içinde, her ne kadar tutarsız haberler geliyorsa da Fetih El Şam Cephesi'nin en azından bir kolunun, Feylek el Şam'ın, ÖSO içinde yer aldığı anlaşılıyor.

Diktatörlüğün Suriye savaş alanında işi iyice zorlaştı. Emperyalistler istediklerini diktatörlüğe yaptırdıktan sonra dur demesini veya ben ne dersem o olur mesajını iletmekte gecikmediler.
Eee n'olçek şimdi?
Yoksa yine mi kandırıldık?
(10 Eylül 2016)



Comments