Burjuvalar Erdoğan'ın Arkasında Saf Tutuyorlar.

Erdoğan "milli gömleğimi çıkardım" ve "değiştim" diyerek, Birleşik Devletlerin ve Avrupa Birliği'nin dayattığı "ılımlı İslam Projesi"ni kabul ettiği yıllarda TUSİAD'da örgütlenmişTürkiye'nin en büyükleri olan "laik seçkinci burjuvazi" yine de şüpheliydi. Cüneyt Zapsu'nun aracılık ettiği toplantılar Eczacıbaşı'nın villasında, kiminin yalısında yapıldı. Erdoğan her seferinde "evet, değiştim. Özal'ın politikasını uygulayacağım" diyerek burjuvaların kaygılarını giderip güven verdi. Bu yüzden I. AKP hükümeti kurulduğunda bütün burjuvalar destekledi. Ve I. AKP hükümeti "milli gömleğin çıkarıldığı", "ılımlı İslam Projesi"nin kabul edildiğinin yansıması bakanlıklar dağılımında görülür. Gülenciler, dinciler, liberaller ve  solcular bakanlık koltuklarını işgal etmişlerdi.

Sonra 12 yılı kapsayan bir operasyon yapılarak devletin en önemli kurumları Erdoğan'ın adamları tarafından ele geçirildi. Bu iç gelişmeleri Arap Baharı etkiledi. Birden Erdoğan her şeye muktedir olduğuna, her şeyi yapabileceği yanılgısına kapıldı. "Güç bende" diyerek savaş ve fetih politikası olan Yeni Osmanlıcılığı hayata geçirmeye kalkıştı. Emperyalistler haddini bildirmekte gecikmedi. Erdoğan'ın her şeyi muktedir yanılsamasını yaşadığı süreç aynı zamanda "seçkinci laik burjuvazi" ile ilişkilerinin bozulduğu süreçtir. "Seçkinci laik burjuvazi" Erdoğan'ın önünü kesmek için en önemli hamlesini Haziran seçimlerinde yaptı ve başardı. Dört partili meclisin oluşmasını sağladı. Erdoğan teslim olmadı. Psikolojik yenilgiden nasıl kurtulurum hesapları yaptı. Deniz Baykal yine imdadına koşmakta gecikmedi. Psikolojik yenilgi içinde olan AKP'ye depresyon ilacı oldu. Erdoğan uyanık, Baykal'ı kaçak saraya değil Dışişleri konutuna davet etti. Sonra meclisi devre dışı bıraktı. HDP ile CHP Erdoğan'ın taktiklerini boşa çıkaracak hiç bir hamleyi yapamadı. Bütün hamleler Erdoğan'dan geldi. Haziran seçim sonuçlarından daha kötü sonucun çıkmayacağını bilen Erdoğan erken seçim hamlesini yaptı. Teamüller gereği hükümet kurma görevinin kendisine verilmesi gereken Kılıçdaroğlu, kurma görevi verilmeyince sadece basın açıklaması yapmak ile yetindi. Kılıçdaroğlu'nun daha doğrusu CHP'nin bu eylemsizliği Erdoğan'ın ekmeğine tereyağı sürdü. Ve en kötüsü de PKK'nin evlerinde polisleri öldürmesi oldu. Erdoğan için tam da kaymaklı kadayıftı.

Kasım seçimlerinde İslamcı burjuvazinin partisi AKP oylarını oldukça artırarak birinci parti olarak seçimleri kazandı ama parlamentoya dört partinin girmesini engelleyemedi. Erdoğan için sorun değildi. Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı olanakları kazanıma çeviremeyen muhalefetin yapmak istediklerine engel olamayacağının farkındaydı. O, Kasım seçimlerindeki başarı ile AKP'yi psikolojik yenilgiden kurtarmış, yeni bir seçim zaferine taşımıştı. Ancak bir türlü emanetçiliği kabul etmeyen Yeni Osmanlıcılığının teorisyeni Davutoğlu'da seçim zaferini kendi hanesine yazıyordu. Davutoğlu ile Erdoğan çelişkisi süreç içerisinde yolların ayrılmasına vardı.

Erdoğan, Davutoğlu'nu tasfiye edip kendisine İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı sürecinden bugüne biat etmiş olan Binali Yıldırım'ı atadı.

Uygulanan ekonomi politikadan memnun olan Erdoğan'ın "en çok bizim zamanımızda kazandılar" sözünün keyfini süren, siyasi temsil bunalımı yaşayan "laik seçkinci burjuvazi" Erdoğan ile uzlaşma yolları aramaya başladı.
Cuntacıların başarısız 15 Temmuz darbe girişimi Tanrı'nın bir ikramı olarak geliverdi. "Laik seçkinci burjuvazi" tüm olanaklarını, özellikle medyası ile Erdoğan'ın yanında yer aldı. İslamcı orta burjuvazinin siyasi/dini örgütlenmesi olan Birleşik Devletler yanlısı Cemaatçilerin Erdoğan'ı yıkması sonrası en çok kaybedeninde kendisi olacağının farkındaydı. Sonra böylesine uçaklı, tanklı, silahlı kapışmada Erdoğan'ın yaslanacağı güç, her ne kadar "laik seçkinci burjuvazinin" siyasi anlayışı ile örtüşmüyorsa da "Atatürkçü laik Generallerden başkası değildi. Bu generallerden ekonomik olarak kendilerine zarar gelmeyeceğini, hatta katkı koyacağının farkındaydılar.

Rusya ile sorunların Erdoğan'ın özür dileyerek gidermesi ve Suriye savaşına müdahil olma isteğini koparması en çok "laikçi seçkin burjuvaziyi" memnun etti. Kürt kantonlarını hedeflemesi de "Atatürkçü" emekli generallerin partisi olan Vatan Partisi'nin büyük desteğini aldı.

Gelinin aşamada Erdoğan izlemiş olduğu politika ile sorunlu olduğu Türkiye'nin en büyükleri olan "laik seçkinci burjuvazinin" güvenini kazandı. Şimdi cicim ayları yaşanıyor. Herkes memnun. Suriye savaşı da istenildiği şekilde gidiyor. Tanrı kaderlerini birleştirdi.


Bütün burjuvalar memnunsa bilin ki gelecek günler emekçiler için çok zor günler olacaktır. (4 Ekim 2016)

Comments