Tek
Adam Diktatörlüğü Nasıl Yenilir?
Tek adam anayasasını
şaibe ile geçirdiler. Kanıtları da yok edemediler. Karar verici bütün üstyapı
kurumları kendi yasalarını da yok sayarak onayladı. Böylece yasal meşrutiyet
sağladılar. Yasal meşrutiyetin yetmediğini bildikleri için baskı ve yasaklarla
kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Kabul
etmeyenler olarak biz haklıyız ve kazanacağız. Yeter ki demokratik haklarımızı
ve mücadelemizi nasıl yapacağımızı bilelim.
Öncelikle
kendi gücümüze güvenelim. İkincisi tek adam diktasından kurtulmanın mutlaka bir
yolu, yöntemi, araçları ve örgütlenmesi olduğuna inanalım.
Nasıl?
Birlikte
mücadele ederek.
Tek
adam diktasına muhalif olan hiçbir siyasi yapının tek başına bu işi
becermesinin olanağı olmadığında sanırım herkes hem fikirdir. Dağınık olarak
var olan bu güçlerin aynı amaç ve hedef olarak bir araya gelerek ortaklaşa
mücadele etmesi gerekiyor.
Muhalifler
olarak hiç birimizin bir başkasını suçlama ve sorumlu ilan etme lüksüne sahip
değiliz. Çünkü ortada ortak vatanda eşit ve özgürce yaşama davası var.
Birlikte
mücadele etmekte iki seçeneğimiz var; Ya sosyalistlerin birliği ya da halkın
birliği.
Karşı
devrimle mücadelede oluşturulacak bu birliğe ister cephe değin isterseniz sivil
inisiyatif. Ne derseniz deyin ama birlik şart.
Bu
iki birlikten hangisinden yana iseniz sloganlarınızı ve ilkelerinizi hatta
programınızı ona göre şekillendirirsiniz.
Bu
iki çizgiyi ele alalım.
Bugün
ülkemizde sosyalistler birlik olma arayışı içindeler. Bu arayışları gelecek
süreçte diktatörlüğe karşı mücadelede umut veriyor. Özellikler 1 Mayıs
etkinliklerinde ülke genelindeki kitlesel katılımların geçmiş yıllara göre çok
daha kalabalık olması ve gençlerin yoğunluğu umudumuzu çoğaltıyor.
Bugün
ülkemizde sosyalistlerin aritmetiksel sonucuna baktığımızda süreci
değiştirecek, belirleyecek aşamada olmadığını görüyoruz. Hiç kimse, özellikle
de sosyalistler, kendini kandırmasın.Gerçek bütün çıplaklığı ile ortada.
Şöyle
bir itiraz gelebilir; ama çok önemli güç olarak Kürt hareketi var.
Doğrudur,
etnik mücadelenin bugün geldiği aşamada Kürt hareketi bütün baskılara, tasfiye
operasyonlarına rağmen çok güçlüdür. Ancak Kürt hareketi sosyalist bir hareket
değildir. Sosyalist olmadıklarını zaten yıllar önce ilan buyurdular. Bugün
kendi gücüne güvenmeyen, faydacı bir zihniyet ile Kürt hareketine eklemlenmiş
olan neredeyse onun her dediğine evet diyerek kuyrukçuluk konumuna düşmüş sosyalist
hareketlere bakarak bu hareketin sosyalist olmasından söz edemeyiz.
Kürt
muhalefeti kendi ulusal çıkarlarını gerçekleştirmeyi amaç edinmiş burjuva
nitelikli harekettir. Bu yüzden sosyalist güçlerin dışında değerlendirilmesi
gerekiyor. Ayrıca Kürt burjuva hareketi de bugün tek adam diktasını yenebilme
gücüne sahip değil. Hatta uluslararası sermayenin desteği olmasa kazanımlarının
önemli bir kısmını kaybetme ile karşı karşıya.
Demem şu ki; Kürt
hareketinin de diğer muhalif güçler ile birlikte mücadele etmeye gereksinmesi
var.
Eğer
biz anti faşist, anti emperyalist, anti kapitalist ilkeler belirleyerek bir
birlik kurmaya kalktığımızda sosyalistlerin birliğini hedeflemiş oluruz.
Sosyalistlerin dışında kalan büyük çoğunluk dışlanmış olur.
Böyle
birlik kurmak her sosyalistin hakkıdır. Peki tek adam diktatörlüğünü yenmeye ve
daha ileri eşit, özgür bir düzen kurmaya bu güç yeter mi?
Yetmez.
Bütün veriler ortada.
Geriye
ikinci seçenek kalıyor: Halk cephesi.
Tek
adam diktasını yenecek tek güç halk cephesidir.
O
zaman sloganlarımızı ilkelerimiz ona göre saptamak zorundayız.
En
geniş kitleleri kucaklamak istiyorsak tek adam diktasına veya tek adam
yönetimine hayır demek yeterli. Bunun altını özgürlükçü laiklik olarak
doldurabilirsiniz, tam bağımsız demokratik Türkiye diye yazabilirsiniz. Laik
demokratik bilimsel eğitim diye bilirsiniz. Partiler ve seçim yasasını
demokratik olmasını talep edebilirsiniz. Adaletsiz vergi sistemine karşı az
kazanandan az, çok kazanandan çok vergi diyerek asgari yaşam standarttı
talebinde bulunabilirsiniz. İnsanların iradesinin dışında zorunlu üyelik dayatmalarına son verilmesini programınıza yazabilirsiniz vb vb vb.
Tek
adam diktasını yenerek eşit, özgür, tam bağımsız demokratik laik bir Türkiye kurmak
mümkündür. Yeter ki kendi özgücümüze güvenelim ve hangi yöntem, araç, örgüt ve
dili kullanacağımızı bilelim. (4 Mayıs 2017)
Comments
Post a Comment