Erdoğan
Yönetimi Çıkış Yolu Arıyor

Bugüne kadar görülmeyen
büyüklükte tasfiye operasyonu uygulanmaya konuldu. Kürtlerin bütün seçilmiş
belediye başkanları, milletvekilleri, parti yöneticileri, binlerce üyesi cezaevlerine
doldurulurken baskının her çeşidi uygulandı/uygulanıyor.
Başlık sizi yanıltmasın
arayış içinde olan sadece Erdoğan yönetimi değil, irili ufaklı tüm burjuvalar
ve Kürt hareketi bir çıkış yolu bulma telaşında. Halk da "terör"
denilen bu savaş ortamından oldukça rahatsız ve çözüm bulunmasını istiyor. ABD
ve AB, çatışma ortamına son verilmesini ve yeniden "barış sürecine"
dönülsün diyor. Yaklaşık iki yıldır sürdürülen silahla sorunu çözme
uygulamalarının çözüm olmadığını herkes biliyor. Ama yine de yönetenler bir
umut ile istenilen çizgiye gelinmesi için silaha başvurmaktan geri kalmıyorlar.
Hatta öyle sanıyorum Erdoğan yönetimi Kürt hareketinin cendereye
sıkıştırılmasıyla sonuç alma aşamasına gelindiğini düşünüyor. En azından
umuyor.
Silaha, baskıya, zulme
dayalı politikalar ile sonuç alınamayacağını tek adam anayasası referandum
sonuçları gösterdi. Erdoğan yönetimi, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerden
umduğunu bulamadı. Akıl almaz önlemler ile HDP'nin güçlü olduğu bölgelerden
beklenen sonuç alınamadı. Şaibeli referandumda yüzde 8'lik gibi
"evet"e kayma Erdoğan yönetiminin tesellisi oldu.
HDP Kürt ulusalcıların
siyasal partisidir, bazı sosyalistlerin içinde yer almasına bakmayın onlar
siyasi garnitür oluyorlar.
HDP homojen bir yapı
değil. İçinde burjuvazi, tüccar, toprak ağası, yoksul köylü, gariban işçi ve
öğrenci gençlik her kesimden insan var. Fakat bu partinin siyasi duruşunu
belirleyen güç PKK ideolojisini benimsemiş olanlar oluyor. En azından şimdiye
kadar öyle, sonrasını ise yaşayıp göreceğiz.
İki yıldır politikanın
silahlar ile sürdürülmesi Kürt ulusalcıların içinde ayrıştırmayı da içeriyor. Bizim
bildiğimizden çok daha ayrıntısını bilen devlet, savaş ortamından rahatsız olan
Kürt ulusalcılarını diğerlerine karşı durması için teşvik ediyor. Diğer yandan
Kürt halkını etkilemek içinde Sünni İslam temelli yoğun propaganda yapılıyor.
Hüdapar gibi Sünni İslam ideolojisini temel almış örgütlenmelerin güçlenmesi
için her türlü kolaylık sağlanıyor.
Ne yapılırsa yapılsın bu
politikalar ile sağlıklı bir sonuç alınamıyor.
Suriye'de Rakka savaşında
kara gücü olan PYD öncülüğündeki güçlerin içinde önemli sayıda PKK li olduğunu
tahmin etmek zor olmasa gerek. Ülke içindeki PKK faaliyetlerine bakıldığında bu
anlaşılır oluyor.
Suriye Kürt kantonları ve
Rakka savaşında kara gücü olarak Kürt silahlı güçlerinin yer alması Türk
devleti için üç önemli tehlikeyi büyütüyor.
Birincisi; Türkiye'nin
güney sınırında Kürt Kantonları "devletçik" olarak tüm dünya tarafından
meşru görülecek ve koruma altına alınacak.
İkincisi; Rakka savaşında
yer almış olan PKK militanları savaşın bitimiyle Türkiye topraklarına
geliştirdikleri savaş yetenekleri ve silahlar ile birlikte gelecekler.
Üçüncüsü; Rakka savaşının
kazanılması ile Kürt halkında müthiş bir moral motivasyon oluşturacak ve
Türkiye Kürtleri taleplerinin karşılanması için daha kararlı mücadele içinde
olacaktır.
Geçtiğimiz ay "laik
seçkin" burjuvaların en büyüklerinin örgütü olan TÜSİAD'ın ve
Diyarbakır'da toplanan Kürt burjuvalarının açıklaması silahlar susarak yeni
sürecin bir an önce başlamasına ilişkindi.
Erdoğan yönetiminin
sürdürmekte ısrar ettiği politikadan çatışmasızlık haline gelinmesi için
mutlaka bir kazanım elde etmesi gerekiyor. En azından uzlaşılan noktaların
kazanım görünümlü olmasına gereksinme duyuluyor. Sanırım Rakka savaşı sonrası bazı
yeni gelişmelere tanık olacağız. Ancak böyle bir aşamada devrimciler 30 yıldır
sürdürdükleri tavırlarını gözden geçirmesi ve içinde bulunduğumuz sürece
ilişkin yeni çözümler önermesi, önermek ile yetinmeyip gerçekleşmesi için
mücadele etmesi zorun bir görev olarak önümüzde duruyor. Emperyalist
politikalarının boşa çıkarılması kaderine razı duruşla olmuyor. Yoksa
gelecek büyük tehlikelere
gebe... (2 Haziran 2017)
Comments
Post a Comment