696 sayılı KHK Ne Anlama Geliyor?

Bu KHK'yi Hukuk, ekonomi ve siyasi açıdan değerlendirmek gerekiyor.

Önce hukuk.

KHK genel bir aftır.
Çünkü; 15 Temmuz başarısız darbe girişi sırasında cuntacılara ve onların yönlendirdiği askerlere karşı işlenen bütün suçları af getiriyor.

12 Eylül darbeci generallerin yaptığı anayasa af yetkisini meclise vermiştir. Meclisin 3/5'nin evet demesiyle ancak af çıkarılabilir.

Bu anlamda KHK yönetenlerin uymak zorunda olduğu anayasayı çiğnemiştir.  Burjuvazinin kendi hukukuna bile aykırıdır.
26 Aralık akşamı HaberTürk televizyonunda F. Altaylı'nın konuğu olan Barolar Birliği Başkanı M. Feyzioğlu ne yazık ki işin bu yanını atlamış, KHK belirsizliği gidermek için 15 ve 16 Temmuz tarihleri arasında diye ifade konulursa sorun çözümlenmiş olur" diye bir kaç kez ifade buyurmuştur.

M. Feyzioğlu tarzı yaklaşımın ikinci sakıncası; herhangi sucu olmayan ve silahını bırakmış erlerin bazı gözü dönmüş caniler tarafından işlenen cinayetlerin cezasız bırakılmasıdır. Darbeye karşı direnmek başka şeydir, teslim olmuş askerlerin katledilmesi başka şeydi. Bu tarz yaklaşımlar teşvik anlamı içermektedir.

Ekonomik acıdan bakıldığında iktidar için gereklilik görülmektedir.

AKP kendi yaptırdığı anket çalışmasında halkın sorunlar önceliği değişmiştir. Önceki anketlerde "terör" birinci sırayı alırken son ankette birinci sırayı ekonomik sorunlar almıştır. Yani halk mutfaktaki yangın ile kafa yormaktadır.

TÜİK'in son açıkladığı üretilen zenginliğin paylaşılması rakamlarına baktığımızda pastanın büyük dilimini götüren bir avuç azınlık dilimi daha da büyütürken emeği ile yaşayan büyük çoğunluğun pastadan aldığı pay azalmıştır. Yani halk daha da yoksullaşmıştır.

Türkiye'de birçok endeks yayınlanır. Bunların içinde ekonomiden toplumun nasıl etkilendiğini en gerçekçi yansıtan endeks toplumun güven endeksidir. Bu endeks bize toplumun geleceğini güvende mi görüyor, yoksa gelecek kaygısı mı yaşıyor sorusuna yanıt verir.

Geçtiğimiz ay açıklanan toplum güven endeksinde önemli bir düşüş olduğu görülmektedir.

Yukarıda sıraladığım bu üç veri geniş yığınlar açısından ekonomin hiç de iyi olmadığı anlamına gelmektedir. Böyle aşamalarda kendiliğinden veya hareket ettirici bir kıvılcımla kitleler sokaklara çıkabilir. İktidarın yönetememe tehlikesinin nasıl sonuçlanacağını şimdiden kestirmek olanaklı değildir.

Siyasi anlamda tek adam iktidarı devlete ve kamusal alanlara mutlak hakim olmak ister. Mutlak hakimiyetini kuramadığı sürece tek adam diktası gerçekleşmez. AKP'nin hükümet olduğu ilk yıllar koalisyondu. Koalisyon hem bakanlıklara hem de politikalara yansıyordu. Devlet kadroları ve kamusal alan bu koalisyonun izlerini taşıyordu. 15 yılın sonucunda koalisyon bozuldu liberaller, Gülen cemaati, Yeni Osmanlıcıların önemli bölümü, Doğucu bilinen A. Gül ve Avrupa Birliği yanlıları üst yapı kurumlarının neredeyse hepsinden tasfiye edildi. OHAL ile birliktede devlet ve yerel yönetim kadroları, kamusal alan örgütlenmeleri, hatta ekonomi ve mesleki alan örgütleri tasfiye edildi. Böylece tek adam diktasının karşısında büyük bir muhalif kesim yaratıldı.

Adım adım ekonomik bunalıma gidiş sürecinde bu muhalif kesimin kıpırdaması da kaçınılmazdır.

Bu sürecin en önemlisi Suriye savaşı ve Kürt sorunudur.

Suriye savaşı bitiş sürecine girmiştir. Büyük olasılıkla Kürtlere özerklik içeren Rusya'nın hazırladığı anayasa Suriye yönetimi tarafından kabul edilecektir. (Hemen bir not düşmekte fayda var: Bugünkü gelişmeler bu yöndedir ama mutlak değildir.) Türkiye yansımaları Kürt sorununun bugünden farklı bir aşamaya geçmesine neden olacaktır. Çatışmaların artması ve şehirlerin hareketlenmesi beklenendir.

Özetlersem bu üç alandaki gelişmeler iktidara karşı harekete geçmeye neden olacaktır. İktidar da kendisine karşı olan her türlü muhalif hareketi "terör", "teröre destek" ve "darbe zemini oluşturmak" diye nitelediği bilinmektedir. İşte esas sorunda burada başlamaktadır. İktidar yanlısı "sivil örgütlere" her türlü şiddet ki bunu 15 Temmuz başarısız darbe girişiminde askerlere ne yapıldığında gördük, uygulama serbestliği getirilmektedir.

Bütün faşist devlet biçimlerinde ki diğer diktatörlüklerden ayırt edeci en önemli özellik paramiliter güçlerin devlet ile iç içe geçmesidir. Bu KHK ile yasal zemin oluşturmuş olmaktadır. (27 Aralık 2017)


Comments