İran’da Olan Ne?
Türkiye’deki sol yine şaşkınlık içinde. Şüphesiz tavır belirleyenler var. Belirlenen tavır eyleme dönüşmüyorsa çok fazla anlam ifade etmez.

Genel anlamda solun, özellikle sosyalist solun zorlukları hareketin kendiliğinden oluşunda ve emperyalistlerin İran’daki kitle hareketine açıktan destek olmasından kaynaklanıyor.

Önce şunu belirtmekte yarar var. Özellikle Sovyet sisteminin çözülmesi ve kapitalizmin restorasyonuyla emperyalizm dördüncü bunalım aşamasına girmiştir. Burada bunalım sözcüğü düşündürücü hatta kabul edilmez olabilir. Ancak gerçeklik bu. Bu aşamanın özellikleri ayrı bir yazı konusu olduğu için üzerinde durmuyorum. Eğer bu dördüncü bunalım aşamasının özellikleri anlaşılırsa İran, Suriye, hatta ülkemizde ve de Ortadoğu’da olup bitenleri anlamamız kolaylaşır.

İran’da olup bitenler karşısında alınan tavırları özetleyelim.

İktidar yanlısı İslamcı cephe İran’daki kitle hareketini ABD kışkırtması olarak değerlendirerek her zaman olduğu gibi komplo mantığı ile açıklamaya çalışıyor.
Sosyal demokrat denilenler ise ne diyeceklerini bilemediklerinden sessiz.
Kürt burjuva hareketinin tavrı net: Sınırsız ve sonuna kadar destek.

Sosyalistlerin tavrı da buna benzer. Bu tavırlarını daha çok İran komünistlerin yaptıkları açıklamalar dan hareket ile yapıyorlar. Bunda bir sakınca yok. Elbette sosyalistler önce o ülkedeki sosyalistlerin yaptıkları açıklamaları, çözümlemeleri dikkate alacaklar.

Her şeyden önce şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor. Bir ülkenin iç dinamiği çok önemlidir. İç dinamiği yok sayarak hiçbir şey anlaşılmadığı gibi emperyalistlerde iç dinamiği yok sayarak politikalarını oluşturmazlar.

Arap baharında olduğu gibi İran’da da dışarıdan ithal edilen kışkırtmalar ile kitleler sokaklara dökülmüyor. İran halkı yakın tarihte de sokak eylemleriyle molla diktatörlüğünü salladı.

Gelişen kitle hareketinde sosyalistlerin tavır belirlemede en önemli kriter hareketin talepleri ve kime karşı olduğudur. Kesinlikle destekçileri değil. Çünkü bir ülkedeki yönetime karşı olanlar farklı farklı amaçlar içinde muhalif konumda mevzi alırlar. Kendilerinin dışında ortak noktalar onları buluşturabilir.

Kitlesel muhalif hareketler genellikle emperyalist ülkelerin dışındaki preferi ülkelerdedir. Bu ülkelerin çoğu burjuva anlamda demokrasiden yoksun ülkelerdir. Bu ülkelerin bir kısmında etnik sorun ve hepsinde de insan hakları sorunu yani burjuva demokrasisi sorunu vardır. İşte emperyalistler kangren halini almış bu iki sorun zeminden hareketle o ülke iktidarlarını sıkıştırırlar. Bu dördüncü bunalımın özelliklerinde biridir.

Sosyalistler reform içerikli mücadele verir mi? Vermesi gerekir. Veren vardır, vermeyen vardır ama bu ayrı konudur. Olması gereken vermesidir. Diktatörlüklerden kurtulmak da reformist mücadelenin içeriğidir. Diktatörlüklerin yıkılıp yerine burjuva anlamda demokrasinin kurulmasına, eğer sosyalizme gidilemiyorsa, hayır deme lüksümüz yoktur. İşte böyle bir aşamada emperyalistler ile aynı noktaya gelinmektedir.

Burada en büyük, neredeyse sosyalistleri açmaza düşüren en büyük sıkıntı bu ülke sosyalistlerinin beceriksizliğinden kitleler ile olması gereken organik ilişkisinin olmamasıdır.  Dolayısıyla diktatörlüklere karşı kendiliğinden gelişen kitle hareketini emperyalistlerin desteklemesi karşısında acaba soruları kafaları fazlasıyla meşgul etmektedir.

Sosyalistlerin örgütlüğü dışında kendiliğinden gelişen bütün eylemlerin kapitalist sistem içinde sonuçlanacağını bilen emperyalistler gönül rahatlığıyla bu eylemlere destek olmaktadırlar. Bu tür eylemlikler eğer iktidarı değiştirme başarısı gösterirse yerine geleninde burjuva iktidarı olacağından, amaçlarına ulaşmış olacaklarını bilmektedirler.

Kendiliğinden eylemler diktatörlüğü hedefliyor ve daha ileri talepler içeriyorsa, emperyalistlerin destekliyor olmasının hiç önemi yoktur, önemli olan kitle muhalefetinin taleplerinin niteliğidir.  Sosyalistlerin bu kitle hareketine hiç tereddütsüz katılması ve en aktif şekilde rol alması gerekmektedir. Burada sosyalistlerin izleyeceği politika bir kez daha önem kazanmaktadır. Eğer böyle olmasaydı bütün burjuvaların korkulu rüyası olan Ekim devrimi gerçekleşemezdi.

Kitlelerin diktatörlüğe karşı başkaldırısını, emperyalistler destekliyor olsa bile, sosyalistler doğru bir politikayla böyle bir isyanda aktif bir şekilde yer aldığında işin renginin değişeceği çok açıktır. İşte böyle bir aşamada emperyalistler, sistemlerin tehlikeye girdiğini fark edecekler diktatörlükle, bazı manevralar yaparak, özünü koruyan ama biçimini değiştiren bazı politikalarla sistemi kurtarma telaşına düşeceklerdir.


Bugün İran’da kitlelerin isyanını Türkiye’li sosyalistler söz ile yetinmeyip eylemliklerle desteklemeleri gerekmektedir. Bu tür eylemliliğin devrim mücadelesini büyüteceği unutulmamalıdır.  (2 Ocak 2018) 

Comments