CHP/Ecevit 1974
Seçimlerinde Yüzde 42 Oyu Nasıl Aldı?
Böyle bir yazıyı neden yazıyorum?
Erdoğan/Bahçeli
istibdadına muhalif olan geniş kitlenin umudu CHP’dir. Ancak bu kitlenin umudu
da giderek çaresizliğe dönüşüyor. Çünkü CHP’nin her seçimde oyu yüzde 21 ile 25
bandının arasına sıkışmış durumda.
CHP’nin içindeki muhalifler faturayı genelbaşkana çıkarıyor.
Genelbaşkanın değişmesiyle oylarda patlama olacağı sanılıyor. Muharrem İnce’den
kurtarıcı yaratılmaya çalışılıyor. Partisinden yüzde sekiz fazla oy almayı
kendisinin siyaset yapma tarzının başarısı olarak görüyor. Aslında o yüzde
sekizin önemli bir oranın HDP, İY, SP ve Sosyalistlerden gelenler olduğunu ne
yazık ki unutuyor.
CHP merkez yönetimi ise yüzde 21 ile 25 arasından kurtulup
yüzde 30’lara ulaşmayı “karşı mahalleye” seslenmek ile olanaklı olduğunu
açıklıyor.
CHP seçmenini oluşturan önemli sayıdaki insan sol eğilimli
veya en azından sola sempati ile bakıyor. Bu yüzden devrimcilerin dostları olarak
görüyorum. Yani Erdoğan/Bahçeli istibdadına karşı mücadelede yan yana durulacak,
omuz omuza direnilecek en yakın insanlarımız olarak değerlendiriyorum.
Bu anlayışımdan dolayı bu yazıyı yazıyorum.
Genelbaşkan değişikliği ile CHP’nin oylarında patlama olmaz,
bu bir.
İkincisi; Bütün anketler seçmenlerin yüzde sekseninin
oylarının rengini seçim süreci başlamadan önce belirlediklerini gösteriyor.
Seçim sürecinde de yüzde yirmi tercihlerini yapıyor. Bu da toplam oylar
içerisinde yaklaşık bir milyon üçyüz bin oy yapıyor.
İşte bu durumu iyi okumak gerekiyor. Yani seçim sürecindeki
çalışmalar oy patlaması yaptırmadığı gibi seçmenlerin ancak yüzde yirmisinin
bir kısmını etkileyebiliyorsun. Demek ki, önceki süreç çok önemli. Bu her
şeyden önce istibdadla ideolojik bir mücadeleyi dayatıyor. Onun kitleler
üzerindeki hegemonyasını en azından zaafa uğratacak ideolojik bir kavgayı uygun
araç yöntem ve dil ile yapmak gerekiyor. Ayrıca gelişmeler karşısında alınan
tavırlar, geniş kitlelerin talepleri uğruna her türlü mücadele kaçınılmaz oluyor.
Seçim süreci başlamadan önceki bu süreç ancak İslam Türk sentezi ideolojisi
etkisinde kalmış olan kitlelerin yüzlerini başka yöne dönmesini sağlayabileceğini
gösteriyor. Önceki süreci başarılı bir şekilde yapabildiysen seçim sürecinde
oyunun rengini belirleyen yüzde yirmi kitleyi de en iyi, en çok senin
etkileyeceğin bir gerçek. Yani bu yüzde yirmiyi etkilemek kendiliğinden
gelecektir.
Yukarıda yazdıklarımdan hareketle o zaman CHP’nin sorunu genelbaşkan
veya “karşı mahalleye” seslenmek değildir. CHP’nin sorunu seçim süreci öncesi
geniş zamanda izlemiş olduğu siyasettir. Esas olarak bu siyaset masaya
yatırılmalı, doğru düzgün çözümlenmelidir.
Yazının başlığına uygun değilmiş gibi görünen biraz uzunca
bir giriş oldu ama gerekliydi.
CHP/Ecevit, 1973 seçimlerinde yüzde 33, 1977 seçimlerinde
Kıbrıs savaşının etkisiyle yüzde 42 oy alarak büyük bir başarının sahibi oldu.
Bütün CHP’liler böyle bir oy oranını tekrar yaşamanın hayalleri içinde CHP’li
olmalarını devam ettiriyorlar.
O dönem ile bugün içinde bulunduğumuz dönem çok farklı ama
CHP’ye yüzde 42 oyu getirende siyaseti oldu.
12 Mart 1971 darbesi solu örgütsel olarak yendi ama
ideolojik olarak yenemedi. Darbe sonrası CHP’deki sol kanat harekete geçti ve “ortanın
solu” kavramı sahibi İsmet İnönü’nün yönetimini sona erdirdi. Burada bir
parantez içine şunları yazmak istiyorum: Ecevit’in çıkışı soldu, Muharrem İnce’nin
çıkışı ise ne yazık ki kişisel, sağ ve seküler olmaktan öteye gidemiyor. Bu
ayrımı görmek gerekiyor.
12 Mart darbe sonrası sol düşüncelere sempati ile bakan ve
solu iktidar yapmak isteyen milyonlarca işçi, emekçi, gençlik vardı. CHP/Ecevit
bu durumu iyi çözümledi ve “toprak işleyenin, su kullanılanın”, “Emek en yüce
değerdir”, “Bozuk düzen” ve “Bağımsız Türkiye” sloganlarıyla neredeyse solun
hepsini etrafında toplamayı başardı.
Kısaca 1973 seçimlerinde yüzde 33, 1977 seçimlerinde CHP/Ecevit
yüzde 42 oyu sol siyaset/söylemler ile aldı.
Bugün ise durum çok farklı.
Birincisi, gerçi üzerinden uzun bir zaman geçti ama
etkilerini hala devam ettiriyor. 12 Eylül 1980 darbesi solu hem örgütsel hem de
ideolojik olarak yendi. Sol da bir türlü bu durumu anlayamadığı için sürekli
yanlış çözümlemeler yaptı ve yapmaya devam ediyor.
İkincisi; 12 Eylül darbe sonrası İslamcı/Türkçü ideoloji
kitleleri etkiliyor ve hegemonya oluşturması için devlet her türlü kolaylıkları
sağlıyordu. Bu süreci Kürt hareketinin izlemiş olduğu politika ve bu
politikanın karşısında sessiz kalan sosyalistlerin duruşu da derinleştirici
oldu.
İslam Türk sentezi ideolojisinin kitleler üzerinde hegemonya
oluşturmasının karşısında CHP “karşı mahalleye” seslenmek için sağ politikaları
benimsedi. Baykal çarşaflı kadına CHP rozeti takarak, miting meydanlarında Y.
Nuri’yi yanına alıp kürsüden seslenerek İslamcı/Türk ideolojinin etkisindeki
seçmenin oyunu alacağını sandı. Hem komik duruma düştü hem de hüsran yaşandı.
Şunu söylemek istiyorum: CHP yüzde 21 – 25 bandından
kurtulmak istiyorsa ve geniş kitlelerin desteğini almak istiyorsa emekten yana
ama adam gibi sol politikalar izlemelidir. Ayrıca bugünkü anayasa ile meclisin
pekte anlamı kalmamış, neredeyse 12 Eylül darbecilerin danışma meclisi şekline
dönüştürülmüştür. Onun için esas muhalefet, mücadele meclis dışında olmak
zorundadır. CHP sokaktan, meydanlardan korkmamalıdır. Erdoğan/Bahçeli istibdadına
karşı demokratik barışçıl hak arama mücadelesi meşrudur. (05 Temmuz 2018)
Comments
Post a Comment