İdam! İdam! İdam!

Türkiye'nin gündemine kısa bir dönem unutulmuş olan idam yeniden geldi oturuverdi.

7 Haziran seçimleri öncesi başladı de mi? Miting meydanlarında ip atmalar, yok sen asmadın, ben olsam asardım sokak ağzı ile atışmalar. Bugün daha da yoğunluk kazandığı görülüyor. Bu kez "Apo'yu astırmadın, asamadın, asarım, ben de asarım" düzeyinde değil, toplumun neredeyse hepsinin ortak acısı üzerinden idam gündeme getiriliyor.

İdamın gündeme gelip oturmasından en çok sevinenler şeriat isteyenler. Hatta bunların içindekilerin kimisi "kısasa kısas" diyor.

"Kısasa kısas" diye yazınca Suudi Krallığı aklıma geliverdi. Ne kötü bir haberdi. Yaklaşık üç yıl önceydi gazetelerde okumuştum. Tüylerim diken diken olmuştu. Ayazda kalmış gibi titremiştim. Galiba iki adam kavga ediyor. Kavga sırasında biri diğerini omur ilik kemiğinden yaralıyor. Yaralanan adam felç kalıyor. Şeriat mahkemesi kararını veriyor. Felç bırakan adamında felç edilmesi. Bu nasıl mı olacak? Tabii odunla bel kırılmayacak, o konuda mahkeme biraz insaflı(!) sayılır. Karar: ameliyat yolu ile adamın felç bırakılması. Haber bu ameliyatı yapacak doktorun arandığını yazıyordu. Aranan doktor bulundu mu bulunmadı mı bilmiyorum? Ama bulunup bulunmamasının ne önemi var. Bu zihniyete sahip bir devletin insanlıkla uzak yakın ilgisi yoktur. Vahşilik, canilik.

Bugün ülkemizde kısasa kısas zihniyetine sahip olan şeriat hukukunu ve idam isteyenlerin Suudi Krallığı anlayışından farkları olmadığını düşünüyorum.

İslam Türk ideolojisine sahip olanların (İslamcısı ve faşisti) idam istemelerini anlıyorum, çünkü onların mayalarında "kana kan intikam vardır", kendileri gibi düşünmeyenlerin katledilmesini alkışlarlar. Ama kendilerine sol diyenlerin idam istemelerini anlamakta oldukça zorlanıyorum.

Önceleri de yazdığım gibi ülkemizde politika semboller, sloganlar ve duygular üzerinden yapılıyor.

Küçük çocukların tecavüz edilmesi, öldürülmesi kesinlikle af edilecek türden suç değildir. Bu tür kişiler mutlaka en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. İnsanların haklı olan tepkilerinden hareketle bu sucu işlemiş kişilerin linç edilmesini, idam edilmesini savunmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Bu ülkede geçmişte idam vardı. Hırsızı, katili asıldı. En çok da siyasiler ve özelliklede devrimciler asıldı. İdam cezasının uygulandığı dönemde hırsızlığın, adam öldürmenin ve devrimci politika yapmanın önüne geçilebildi mi? Geçilemedi.

Neden?

Çünkü bütün bunları hastalık ve hırsızlık rejimi olan kapitalizm üretiyor da ondan. Bütün ahlaksızlıkların, ki burjuva ahlakıdır, bütün suçların baş sorumlusu burjuvazinin ideolojisi, kültürü ve ahlakıdır (siz ahlaksızlığı diye okuyun) İnsanı bencilleştiren, özel mülkiyet hırsıyla dolduran, amacına ulaşmak için her yol mubahtır anlayışını benimseten, gücü gücü yetene uygulamalarını meşrulaştıran, sevgiyi katleden, sevgi temelli ilişkilerin yerine mantık, çıkar ve inanç ilişkilerini koyan içinde yaşadığımız kapitalist sistemdir.

Bir kısım solcuların idama karşı çıkma gerekçeleri de çok ilginç: Efendim bugün çocuk tecavüzcüleri için idam isteniliyor ama o eninde sonunda siyasi muhaliflere uygulanacaktır.

Hey yüce Tanrım varsan bu bizim bir kısım solcuya akıl fikir ver. Bir şey yapamıyor musun? Sende haklısın. Öyle ya onlarda akıl fikir olsaydı bugünlere gelmekte katkıları eksik etmemiş "yetmez ama evet"ci olmazlardı.

Bu bir kısım solculara siyasi muhaliflere idam edilmeyeceği garantisi verilse demek ki muhaliflerin dışındaki suçluların idam edilmesinden yana olacaklar.

Tanrı hepimizi idam isteyenlerden korusun!!!! (03 Temmuz 2018)   



Comments