Yalancıdan, art niyetliden kurtarıcı olmaz

Bugünlerde sürekli Muharrem İnce üzerine yazdığımın farkındayım. Nedeni şu; Birileri sanırım CHP içinde kendi beklentilerine uygun bir politikacı buldular. Bu o gizil güçlerin ajanıdır, adamıdır anlamına gelmez. Toplumsal mücadelede yer alanların bazıları kişilikleri, politika yapış tarzları ve hırsları kendilerini kullanmaya müsait duruma getirir. Muharrem İnce’nin CHP içinde siyaset yapış tarzı bu anlama gelmektedir.

Üç yıldır (başlangıç tarihi: 11 Haziran 2015) yayında olan Politik Defter bloğunda bugüne kadar sanırım hiç CHP üzerine yazı yazmadım. Muharrem İnce’nin siyasi anlayışından ve kişisel hırsından dolayı üstlenmiş olduğu rol üzerine son yazılarımı CHP’yle ilgili yazıyorum. Severek değil, sevmeyerek, yazmak zorunda hissettiğim için kaçınılmaz olarak yazıyorum. Yani bu kadar yıldır hiç CHP üzerine yazı yazmamış biri olarak ben bile içinde bulunduğumuz süreçte muhalefet partisinin durumunu konu alıyorum. Oysa Erdoğan/Bahçeli istibdat yönetimine ilişkin yazılacak konular var.  Demek istemem şu ki; insanlar, saray beslemesi medyanın kışkırtmasıyla da CHP ile yatıyor, CHP ile kalkıyor. Ve öyle bir hava veriliyor ki bu CHP’den bir bok olmaz. Yani muhalefetin en güçlü partisine kitlelerin güvenmemesi için her şey yapılıyor.

Daha önce birkaç kez duyurduğum gibi; Erdoğan/Bahçeli istibdatı 1923 devrimine karşı örgütlenmiş karşı devrimdir. İktidarı ele geçirenler karşı olduklarını bir bir ortadan kaldırmadan mutlak olarak hükümdarlıklarını ilan edemedikleri gibi rahatlık içinde iktidarlarını sürdüremezler. Bu yüzden bugün adım adım mekanlar, semboller, kavramlar değiştiriliyor, yerlerine kendi siyasal anlayışları olan Yeni Osmanlıcılık kavramlarını koyuyorlar ve kullanıyorlar. Bu kavramları, sözcükleri tek tek incelediğimizde İslam Türk içerikli olduğunu görüyoruz. Atatürk Orman çiftliğine Saray yapılması, geçenlerde basında yer alan Anıtkabir etrafının inşaata açılması, Taksim meydanının tarih, siyasi ve kültür özelliklerinin yok edilerek o alanın İslam Türk ideolojisine göre yapılandırılması ve sıralayamadığım daha birçok uygulamayı bu anlamda değerlendirmek gerekiyor.

Bu açıklamayı neden yaptım?

1923 Kemalist devriminin en önemli üç örgütü vardır. Siyasi, basın ve finans olarak. Bu üç alanda bugünde varlılıklarını inatla devam ettiren kurumsal yapılardır. Bir anlamda Erdoğan/Bahçeli istibdat yönetiminin hem kontrol edemediği, hem de kendilerine muhalif olanlardır. Solu etkileyende bu duruşlarıdır. Umuttur. Yeter ki umudu büyütmesini bilelim.

Siyasi alanın örgütlenmesi; CHP’dir.

Finans alanın örgütü; İş bankasıdır. (Reklamlarında Cem Yılmaz’ı tercih etmesi bile muhalif duruşunun yansımasıdır.)

Basın örgütü; Cumhuriyet gazetesidir.(Alev Çoşkun, Mustafa Balbay gibi küçük burjuva hırslıları Cumhuriyet gazetesine kayyum atanması için Erdoğan/Bahçeli istibdat yönetimine oldukça iyi malzeme vermişlerdir.)

Erdoğan/Bahçeli istibdat yönetimi bu üç kurumu tasfiye etmeden mutlak hükümdarlığını ilan etmesinin olanağı yoktur. Bu yüzden ilk fırsatta bu üç kurumu tasfiye etmeyi görev edinmişlerdir. Ancak kitlelerin buna hazır olması gerekmektedir. Mustafa Kemal’in dinci gericiler tarafından sürekli aşağılanması, küçük düşürülmesi karşısında iktidarın sessizliği bu amaçladır.  

Bu uzunca girişten sonra Muharrem İnce’ye gelmemiz gerekiyor.

Muharrem İnce kendi söylediklerini inkâr eden bir yalancıdır. Uydurmuyorum. Tek tek sıralayacağım.

CHP, cumhurbaşkanı adayı olarak M. İnce’yi açıklıyor ve İnce “Liderler Fox TV’de” programına konuk oluyor. Kendisinin ne kadar vefalı olduğunu ilan ederken şöyle diyor;

“Ola ki 24 Haziran’da kazanamadım. Kılıçdaroğlu’nun karşısında asla aday olmam. Ben vefalı bir insanımdır. Kendisiyle asla bir yarışa çıkmam. “(16 Mayıs 2018)

İfade sanırım dikkatinizi çekmiştir “Kılıçdaroğlu’nun karşısında asla aday olmam” burada “asla” vurgusu çok önemli.

Adım adım gitmek istiyorum.

Muharrem İnce cumhurbaşkanı adayı olmaya çok hevesliydi. Bu yüzden K. Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra medyaya “Parti genelbaşkanı olarak aday olmak hakkın ama aday olmayacaksan ben adayım” dediğini açıklamıştı.

Aday olarak açıklandıktan sonra büyük olasılıkla cumhurbaşkanı olacağına inanıyordu. Bu da çok doğal seçimi kazanamayacağını düşünseydi ille de beni aday göster diye diretmezdi. Fox TV’ye katıldığı program henüz daha yarışın başıydı. Yani seçimlere 52 gün vardı. Süreç ilerledi seçim tarihi yaklaşmaya başladı, üç aşağı beş yukarı oyların dağılımı anlaşılır oldu. Böyle bir aşamada K. Kılıçdaroğlu, 5 Haziran 2018 tarihinde CNN Türk'te 'Ne Oluyor?' programına katılıyor. Muharrem İnce'nin oy oranının yüzde 29-30-32 bandında göründüğünü açıklıyor.

Sonraki süreçte de bunun değişmediği görülüyor. Bu sonuçları sadece K. Kılıçdaroğlu bilmiyor. M. İnce’de biliyor. Koordineli çalışılıyor. M. İnce seçilme şansının azaldığını görüyor. Bir umut seçimin ikinci tura kalması, eğer sürpriz olmazsa, ikinci turda da kaybedeceğini fark ediyor. Bence “adam kazandı” teslimiyet açıklaması da bu psikolojik yenilginin yansıması oluyor. Yani daha seçime onbeş-yirmi gün varken M. İnce kaybedeceğini görüyor. Bunu şurdan anlamak da olanaklı: Erdoğan M. İnce’ye ne dedi? “Seçilemezsen siyaseti bırakacak mısın?” M. İnce’nin yanıtı ne oldu? “Bir şartla karşılık televizyona çıkalım o zaman kabul ederim” Erdoğan ile televizyona çıkamayacağını biliyordu ama burada kaybedersem siyaseti bırakırım diyememesi kazanamayacağına inanmış olmasıydı. İşte bu aşamada Televizyon programlarına konuk olmaya devam ediyor. “Seçimi kaybederseniz CHP’ye genelbaşkan olmak isteyecek misiniz” içerikli sorulara verdiği yanıtlarda vefayı unutuveriyor. Sadece “Ben cumhurbaşkanı olacağım” diyor ve soruya yanıtlamaktan kaçıyordu. Hani o “Asla aday olmam” lafını sanki M. İnce söylememişte bir başkası uydurmuş.

Seçimlere onbeş-yirmi gün kaldığı bir aşamada M. İnce’nin cumhurbaşkanlığı seçim hesaplarının CHP genelbaşkanlığına doğru evrildiğini görüyoruz.

Büyük olasılıkla şu hesap yapılıyor; CHP’nin oyu yüzde 22- 25 aralığında, M. İnce’nin oyu da en kötü olasılıkla yüzde 30 o zaman partiden fazla oy aldığıma göre artık bütün üye ve delegelerde benim genelbaşkan olmamı ister. Şüphesiz şu da düşünülmüştür; Genel Merkez direnecektir, buna karşı nasıl taktik izlenmeli diye daha o seçim gecesi “sığındıkları” otel katında olabilirler üzerine akıl yürütmüşlerdir.

Devam edelim

26 Haziren 2018’de eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile yaptığı görüşmeden sonra bir gazetecinin sorusu üzerine “Bir kişi dahi partiden istifa etmesin. Herkes yerinde kalsın. Benim ağzımdan kurultay diye bir şey duyarsanız o zaman konuşursunuz ama duyamayacaksınız.” Kim söylüyor Muharrem İnce.

Seçimler sonrasında M. İnce ile K. Kılıçdaroğlu’nun kısa bir telefon görüşmesi yaptıkları biliniyor. Takvim yaprakları Temmuz ayının 2’sini gösterdiği gün gizli tutulan ve hiçbir gazetecinin alınmadığı yemekte M. İnce ve K. Kılıçdaroğlu eşleri ile birlikte bir araya geliyorlar. Muharrem İnce’nin anlatımına göre geniş bir seçim değerlendirmesi yapıyorlar. Yemek sonrası M. İnce’nin tavrına bakılırsa bir araya gelişten siyasi kazanç elde etmek istediği anlaşılıyor. Daha önce “K. Kılıçdaroğlu’nun karşısına asla aday olarak çıkmayacağını ve sonrasında asla kurultay çağrısı yapmayacağını açıklayan M. İnce bütün bu sözlerini unutarak insanları, özelliklede CHP’lileri enayi yerine koyarak, hem de K. Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği gibi baş başa yenilen yemekte yapılan konuşmaları deşifre ederek ki bunu yaparken ne kadar şeffaflıktan yana olduğunu beyan etmeyi de ihmal etmiyor…

Şimdi bu şeffaflık üzerinde durmak istiyorum çünkü burada demagojinin alası var.

Şeffaflıktan yana olan dürüst bir kişi yemeğin gizli olmamasını basına açık olmasını ister. Hadi diyelim böyle bir şey karşılanmadığı o zaman yemek önerisi geldiğinde yemekte konuşulanları basına açıklayacağını beyan eder. Sen bunların hiç birini yapma, kendine siyasi rakip olarak gördüğün kişiyle basına kapalı ve gizli tutulan yemekte yapılan konuşmaları açıklamak şeffaflık değil, rakibini tezgaha getirmektir.

M. İnce’nin şeffaflık anlayışı 6 Temmuz’da bitiveriyor.

Olay şu; CHP basın sözcüsü Bülent Tezcan'ın  M. İnce’nin daha önce söylediği "Sayın Genel Başkan'ın genel başkanlıktan başka herhangi bir ihsana ihtiyacı yoktur. Örgütün tabanı ve kamuoyu, Genel Başkan'a vereceği ihsanı gönül rahatlığıyla vermektedir. Buraya iç iktidar kavgalarıyla gelmedik, aksine Genel Başkan'ın iç iktidar kompleksinden arınmış tavrıyla geldik. Bu çerçevede herhangi bir ihsana gerek duyduğunu hiçbirimiz düşünmüyoruz. Olağanüstü kurultay hiçbirimizin gündeminde yoktur" sözlerinin gazetecilere açıklamasının anımsatılması üzerine M. İnce "Hayır açıklama yapmayacağım arkadaşlar. Ben partinin genel başkan yardımcısına basın yoluyla cevap vermem, kendisini ararım. Destek geliyor, 30 ilden açıklama olmuş, seyrediyorum. İmza topluyorlar, toplasınlar, sağ olsun arkadaşlar. Basın yoluyla parti içi meseleleri görüşmem. Teşekkürler arkadaşlar" diyor. Basından gizli tutulmuş yemekte ne konuşulduğunu açıklayan ama CHP sözcüsünün basına yapmış olduğu açıklamaya ne yanıt vereceğini gizli tutan bir “garip”, siyaset olarak zavallı M. İnce…

O yemekte ne diyor M. İnce  “olağanüstü kurultayı kendisi toplayarak benim genel başkan olabileceğimi, kendisinin onursal genel başkan olabileceğini ve bir abi-kardeş ilişkisi içinde kendisi grup başkanı olarak parlamentodaki çalışmaları yürüteceğini, benim de genel başkan olarak Edirne’den Ardahan’a çalışacağım ve partiyi seçimlere hazırlayacağım teklifinde bulundum. ‘Evet ya da hayır' demedi. Bu teklifi yaptım ben. Kendi taktiridir.”

Hani sen K. Kılıçdaroğlu’nun karşısına rakip olarak çıkmayacaktın, çok vefakardın? Hani senin ağzından kurultay çağrısı duymayacaktık?

Şu gecen kısacık zaman içinde M. İnce’nin nasıl bir yalancı, demagog olduğunu ve amacına ulaşmak için her yolu mubah gördüğüne tanıklık etmiş oluyoruz. Eee mayada Erdoğan’ın beslendiği din olunca davranış ve politika yapış tarzlarında benzerlikler görmek olanaklı oluyor. (06 Temmuz 2018)







Comments