Yeni Osmancılığın iflası (2)

Dış etken (faktör)

Bu ara başlığı “dış güçler” diye de yazabilirdim ancak istibdat yönetimi beslemeleri sürekli “dış güçler” diye başlayıp komplo teorileri ile her gelişmeyi her olayı açıklamaya çalıştıklarından “dış güçler” ifadesinin kirletildiği ve içerdiğinden farklı anlamlar yüklendiği için faktörün Türkçe karşılığı olan “etken” ifadesini tercih ettim ama “etken”in tınısının esas anlatılmak isteneni ifade etmekte zayıf kaldığını da belirtmek istiyorum.

Bu kısa açıklamadan sonra devam edelim.

Önce şunu belirtmekte fayda var. Dış etken, ülke dinamiklerini olumlu ya da olumsuz etkiler. Ülkedeki siyasi gelişmeleri dış etken belirleyemez. Dış etkenin beklentilerinin gerçekleşmesi için o ülkenin kendi dinamiklerinin durumu belirleyicidir. Ülke dinamiklerinin dış etkenin beklentilerinin gerçekleşmesi için uygun değilse beklenenin gerçekleşmesi olanaksızdır. Ancak işgal ile hedefe ulaşılmak istense bile bunun kalıcı olma olanağı yoktur.

Şimdi belirteceklerim durum incelemesini içermektedir.

İç politika dış politikadan bağımsız değildir. Devletin tavır alışını zaman zaman dış, zaman zamanda iç politikadaki gelişmeler etkiler.

“Ilımlı İslam” projesinin ülkemizde örgütlenmesi olan AKP’nin Yeni Osmanlıcılık politikalarını anlayabilmek için emperyalizmin yakın tarihteki Ortadoğu politikalarına kısa da olsa değinmekte yarar var.  

Bu politikalar Yeşil Kuşak ve Büyük Ortadoğu Projesi başlıkları altında ifade olunuyor.

Yeşil Kuşak

Emperyalizmin Sovyet sisteminin yeryüzünde varlığını devam ettiği döneme ait politikasıydı.

Yeşil Kuşak, Sovyetlerin hem kuşatılmasını hem de Ortadoğu'ya uzanmasının önünde bir engel olarak oluşturuldu. Esas amacı Sovyetlerin Ortadoğu'ya inişinin engeliydi ama aynı zamanda Ortadoğu ülkelerindeki devrimci hareketin önünde de bir bariyer oluşturuyordu.

Graham E. Fuller, İslamsız Dünya adlı kitabında bu durumu şu şekilde özetliyor: “Washington, Soğuk Savaş döneminde, SSCB’nin Müslüman halklarını ‘Sovyet gücünün yumuşak karnı’, Moskova’ya karşı kullanılabilecek potansiyel bir güç olarak değerlendiriyordu. ABD yanlısı diktatörlerle sıklıkla gizli anlaşmalar yapan Washington, pek çok ülkedeki İslamcıları yerel komünist partilerle mücadele etmeye teşvik ediyordu. Bununla ilgili en bilinen örnek elbette ABD’nin 1980’lerde Afganistan’daki Sovyet işgalinde mücahitlere verdiği destekti” (Sf. 276, 5. baskı, 2013, Profil yayınları)
Yeşil Kuşak projesi Nasır iktidarına karşıda uygulandı ve başarılıda olundu. Arap milliyetçiliğinin yükselişi olan Nasır iktidarı hem Sovyetler ile ilişkiyi geliştiriyor, hem de İsrail'i tehdit ediyor, dolayısıyla, Birleşik Devletlerin Ortadoğu'daki çıkarlarının önünde engel oluşturuyordu. Emperyalistler Mısır'da Müslüman Kardeşler örgütünü destekleyerek Nasır iktidarına karşı ülke içinde güçlü bir muhalefet hareketi oluşturmuştu. Benzer bir durum da, hatta daha ileri boyutta, Sovyetlerin Afganistan'ı işgal etmesiyle ortaya çıktı. Bugün Taliban diye bilinen şeriatçılar o gün Sovyetlere karşı Ortadoğu'nun petrol zengini iktidarların desteği ve emperyalistlerin özel gayreti ile örgütlendi.

Bu politika Sovyetlere karşı başarılı olurken İran'daki Molla Devrimi gedik açıyordu.
Molla Devrim'i emperyalist ideologları yeni arayışlara yöneltti. Birleşik Devletlere akıl veren düşünce kuruluşları yeni durum üzerine kafa yormaya başladılar. Bir yandan Yeşil Kuşak projesi devam ediyor ama bir yandan da yeni politikalar oluşturuluyordu. Sovyetlere karşı Taliban örgütlenmesi daha çok askeriydi bu İslam'ı kabul ediş ilişkisi değildi. İslam'ın dıştalanması onu radikalleştiriyordu. Bu yüzden İslam legal siyasal alana çekilmeli ve onu diğer partiler ile yarış içine sokulmalıydı. Böylece İslam ehlileştirilecekti. İşte “ılımlı İslam” projesi böyle bir aşamada üretildi.  

2- Büyük Ortadoğu Projesi

Bush'un Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice 2003 yılında "Fas'tan Basra Körfezine kadar Ortadoğu'da bulunan yirmi iki devletin rejimi, sınır ve haritaları değiştirilecektir." diyordu.

Yeniden sınırların çizilmesini içeren bu projenin adına Büyük Ortadoğu Projesi denildi, Türkiye, İtalya, ve Yemen eşbaşkanlar olarak ilan edildi.

Projenin amacının resmi açıklaması şöyle: "Demokrasi, özgürlük, ekonomik kalkınma" Bu tanımlama aynı zamanda Ortadoğu halklarını aşağılamayı da içermektedir. Diğer yandan da Ortadoğu halklarının böylesine "geri" düzeyde olmasının sorumluluğu emperyalistlerin sömürge politikalarının bir sonucu olduğunu da unutturmaktadır. Aynı zamanda emperyalistleri üstün, özgürlükçü, yönetmeyi hak eden ve dünyaya şekil verme sorumluluğunda olan olarak göstermektedir.

Büyük Ortadoğu Projesinin esas amaçları:

Bir; Dünya petrol rezervlerinin yüzde atmışbir nokta sekizinin bulunduğu Ortadoğu bölgesindeki enerji kaynaklarını emperyalist istemleri doğrultusunda güvenceye almak.

İki; Ticaret geçiş yollarının güvenliği.
Süveyş kanalı, Kızıl Deniz ile Aden Körfezini bağlayan Bab-ül Mendep Boğazı ve Hürmüz Boğazı bu bölgededir. Cibutu'dan yılda otuz üç bin gemi geçmektedir. Bu ticaret geçiş yolları emperyalistlerin hakimiyetinden çıkarsa dünya kapitalist sistemi yerle bir olur.

Üç; İsrail'in huzuru ve güvenliği.

Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşmesi için çözülmesi, daha doğrusu aşılması gereken engeller bulunuyor. Bu engellerin aşılmadan projenin gerçekleşmesinin olanağının olmadığını emperyalistlerde biliyor.

Nedir bu engeller?

1- Filistin sorunu
2- Kürt sorunu
3- Küreselleşmenin önündeki engeller.

Bu sorunların çözümünü kolaylaştıracak yaklaşık iki milyar Müslüman'a liderlik yapacak bir ülke gerekiyor. Emperyalist ideologlar boş durmuyor, harıl harıl çalışıyor. Lider olmak isteyen ülkeler incelemeye alınıyor.

Filistin ve Kürt sorunun çözümünün uzun vadede çözüleceği ama küreselleşmenin önünde engel olan Ortadoğu yönetimlerin kısa vadede çözülmesinin hem gerekli hem de o ülke ekonomilerin dünya ekonomileri ile bütünleşmesinin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyordu. Bu aynı zamanda özellikle Irak, Suriye ve İran'da emperyalistlerin istediği yönetim değişiklerin olması halinde Kürt sorununun da hatta Filistin sorununda çözülmesine yardımcı olacağı varsayılıyordu.

Irak'ta Saddam diktatörlüğünün üç yıl süren savaş sonucunda İran Molla Diktatörlüğünü yıkamayacağının kesinlik kazanması Büyük Ortadoğu Projesi ile neredeyse zamandaş oldu. Üç yıllık savaştan hem askeri güç, hem de halk desteği olarak oldukça yıpranmış olan Saddam diktatörlüğünden işe başlanıyor. Birinci ve İkinci Körfez Savaşı ile Saddam yıkılıyor.

Arap Baharı önce emperyalistleri kaygılandırıyor ama Müslüman Kardeşler ile yaptıkları işbirliği sonucu kendi kontrollerine alıyorlar ve Libya'da Kaddafi hunharca katledilerek bir engel daha aşılıyor.

Libya'dan Suriye'ye sıçrayan sokak gösterileri şeklinde Müslüman Kardeşler örgütü öncülüğünde başlatılan ayaklanma giderek şiddete başvurulmasıyla Suriye iç savaşı başlıyor.

Suriye'de evdeki hesap çarşıya uymadı. Batı emperyalizminin ve Yeni Osmanlıcıların da öngöremedikleri yeni emperyalist güç Rusya'nın önderliğinde oluşan karşı cephe Büyük Ortadoğu Projesinin tekerine çomak soktu.
(Devam edecek)

Comments