Kriz Bitmedi Bu Daha Başlangıç ve Ne Yapmalı?
“Spekülatif
sermeye”, “sıcak para” gibi değişik adlarla anılan doymak bilmeyen, sadece yüksek
faiz peşinde koşan uluslararası finans (para) Keynesci politikadan Friedmancı
politikaya geçilmesiyle dünya ekonomisine hâkimiyetini kurduğu tarihten bugüne
ülkelerin ekonomik krizini hem tetikleyen hem de gereksinme duyulan oldu.
Kapitalizmin açmazlarından biri oldu. Kapitalist ekonominin krizleri yaratan
olduğunu biliyoruz ama üretim dışı bu devası uluslararası paranın ülke
ekonomilerine sülük gibi yapışarak hem sömürmesi hem de krize sürüklemesi açmazında
açmazıdır.
Azda olsa iktisat bilgisi olanlar bilir, neredeyse her
ülkenin gizli bütçesi vardır. Bu gizli bütçe uluslararası para ile teşviki
mesaide bulunur. Uluslararası para
ihtiyati fonlara, repoya ve bankalar aracılığıyla konut kredisine gider. Bu aç
gözlü doymak bilmeyen paranın kârı faizdir. Nerede yüksek faiz var, oraya
yönelir. Türkiye’nin 2007 yılında uluslararası paraya yüzde 40 faiz verdiğini
anımsayalım. Aynı yıl ABD ve AB’nin faizleri yüzde 3 ile 4’tür.
Doymak bilmeyen ve ülke ekonomilerini batıran bu
paranın faizleri yükseltin diye diretmesinin nedeni budur. Borçlanmış işbirlikçi sermayede borçlarını
çevirebilmek için buna eşlik eder.
Türkiye, ABD ile yaşanan papaz krizinin tetiklemesiyle
(iktidarın bunu bilinçli mi yaptığı kafamda hep soru işaretidir) likitide
sorunu içine düştü. Çaktırmadan neredeyse TL'yi dolar karşısında yüzde kırk devalüe etti. Sonrasında
alınan önlemler ile likitide sorunu geçişi olarak, bir anlamda günlük, çözmüş
oldu.
Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz’da bu durumu
şöyle ifade etti "Alınan
tedbirler şu an için likidite sorununu çözdü. Bu da kur üzerinde olumlu etki
yarattı. Makroekonomik temellerle, cari açıkla, bütçeyle ve enflasyonla ilgili
bırakın uzun vadeyi en azından orta vadeli bir perspektif ortaya konulmadı.
Dolayısıyla dış borç nasıl ödenecek? Hala belirsiz. Ödemeler dengesine
bakıldığında sıcak para girişinde yılbaşından bu yana önemli bir azalış var.
Eğer bu girişler olmazsa inşallah borçları çevirmekte sıkıntıya düşmeyiz.
Uluslararası derecelendirme kuruluşları da bunun farkında." (Yeniçağ,
25.08.2018)
İktidarın çare bulduğu veya çözdüğünü iddia ettiği,
gelmekte olan, üretim ekonomisini sıçrama olasılığı oldukça yüksek, finansal
kriz değildir.
2007 krizinde olduğu gibi sürpriz para girişleri olsa
bile ki bu para girişleri ekonominin gereksinmesi olan boyutta olması neredeyse
olanaksız, uluslararası paranın gelmesi için yüksek faize geçilmediği sürece
finansal kriz kaçınılmaz gibi görünüyor. İktidar belki de bu yüzden papaz
krizini başlatarak sorunu komploya indirgiyerek “milli duruş” tavrı ve
söylemiyle kitleleri krizde aşırı özveriye hazırlamaya çalışma yolunu tercih
etti.
İçeride ve dışarıdaki askeri operasyon ve üretim dışı “mega
proje” harcamalarının da etkilemesiyle ülke kapitalist ekonomisinin bu krizden
kurtulabilmesi için birikmiş uluslararası rezervleri kullanması, “sıcak para”
girişini sağlaması veya yeni dış borç bulması gerekiyor. Birikmiş rezervlerin yetersiz ve yeni borç
bulmak ise çok kısıtlı olduğu biliniyor. Bu yüzden geriye tek seçenek olarak “sıcak
para” girişinin sağlanması için gerekli olan önlemlerin(!) alınması kalıyor.
Bunun anlamı; iktidar, IMF’ye gitse de gitmese de
borçların çevrilmesi için kaçınılmaz olarak faizlerin yükseltilmesi oluyor.
Böyle bir durumda da ister istemez sıkı para politikası
uygulamasına geçilerek faiz fazlası bütçe yapılma yoluna gidilecek ve krizin
faturası halka çıkarılarak şu anda bile hayatın yüzde otuz gibi pahalanmasına ek
bir oran daha eklenerek kitleler yoksulluğa itilecektir.
Buraya kadar olası gelişmeleri özetledik, bir anlamda
öngörüde bulunduk ve şimdi ne yapılması gereken sorunun yanıtlanmasına sıra
geldi.
Marksist iktisatçı ve hocaların hocası diye anılan K.
Boratav “Çözüm önermeyelim teşhir edelim” diyor. Bu
açıklamasını 2001 krizi karşılaştırması yaparak “o zaman parlamenter sistem
vardı, şimdi tek adam yönetimi var” diyerek ekliyor; “faşizme geçiş aşamasındayız”
Son cümle olan “faşizme
geçiş aşaması” saptamasının doğru olduğunu belirtmek istiyorum.
K. Boratav’ın bu açıklamalarıyla ekonomik krizi tek
adam yönetiminden kurtulmak ve faşizme geçişi engellemek için siyasal
mücadeleye dönüştürmek gerektiğine vurgu yaptığı anlaşılıyor.
Buraya kadar doğru, ancak sadece teşhir ile mücadeleyi
sınırlamak oldukça yetersiz. Onbeş yıldır sürekli teşhir yapılıyor, bu
teşhirlerin birçoğu da geniş kitlelere ulaşmıyor. Devrimciler, kitlere ulaşma
ve ulaştırmaya çok önem vermelidir. Bu sorunu çözücü yöntem ve araçları mutlaka
bulmalıdır. Evet, onbeş yıldır yapılan teşhirle Erdoğan/Bahçeli istibdat
yönetimine geçiş engellenemediği gibi adaletsiz ve şaibeli seçimle seçmen
çoğunluğunun desteğini alarak kurumsallaşarak faşizme geçiş sürecinin son aşamasına
girildi.
Devrimciler, bir yandan teşhir çalışması yaparken
diğer yandan talepler ve çözüm önerileriyle de siyaset sahnesinde yer
almalıdır.
Hemen hemen bütün devrimciler iktidarın teşhirinde hem
fikir, yapılan da o zaten.
Talepler ve çözüm önerileridir tartışılacak olan. Bu
aşamada iki özellikli bir araya gelmek gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Sadece teşhir yeterlidir diyenler ile teşhir ile
birlikte talepler ve çözüm önerileri gerekir diyenler. Her iki kesimin ortak
paydası teşhirde buluştuğu görülüyor. Burada bir sorun yok. Demek ki oldukça
geniş bir “cephede” bir araya gelineceğinin işaretler var.
Teşhir ortak paydasında buluşup talepler ve çözüm
önerileri noktasında ayrışanlar biraz daha dar bir “cephede” bir araya
gelebilirler.
Talepler ve çözüm önerilerinde buluşanları şu soru bekliyor:
Sistem içi mi, sistem dışı mı? Başka bir ifadeyle reform mu, devrim mi?
İçinde bulunulan aşamaya devrim durumudur diyenlere
rastlamadım, diyen varsa bile komik duruma düşüyordur. Ancak sürekli faşizm
tezini savunanlar ile faşizmi 1923’ten başlatanlar reformlar ve demokrasi
mücadelesini revizyonist/pasifist mücadele olarak değerlendiriyorlar. Her ne
kadar devrim durumunda olunmadığı söyleniyorsa da evrim-devriminin iç içeliğinden
mücadele dilinin “Fransızca” olmasını savunurlar.
İdeolojik düzlemde bu tür farklılıkların olmasına
rağmen bir an önce Erdoğan/Bahçeli istibdat yönetiminden kurtulma isteklerinin
onlarda da var olduğunu düşünebiliriz.
Ülke devrim aşamasında değilse veya evrim-devrim
aşamalarının iç içeliğinin gerekliliği yapılamıyorsa reformlar ve demokrasi
için mücadele kaçınılmazdır. “Talepler ve çözüm önerileri” bu içerikte
olmalıdır.
Teşhir, talepler ve çözüm önerileri uygun araç, yöntem
ve üslup ile en geniş kitlelere ulaştırılması mutlaka sağlanmalıdır. Kitlelere
ulaşmayan “cennet vaadi” hiçbir işe yaramaz. (25 Ağustos 2018)
Borgata Hotel Casino and Spa Review | Bonus Codes 2021
ReplyDeleteBorgata Hotel Casino 블랙 잭 사이트 and Spa is a European-inspired casino-resort located on the French Riviera in southern Spain. It also owns 바카라룰 the resort 벳인포해외배당흐름 of 에밀리 벳 리 카즈 the Rating: 8.4/10 · Review by Atlantic City CasinosWhat are the check-in and check-out times at Borgata Hotel 메이플 슬롯 강화 Casino and Spa?Is the casino/hotel onsite?